Gönderi

144 syf.
·
Puan vermedi
Çiçektepe... Kimlere yurt olmadın, kimleri koynunda beslemedin; kâh ağladın kâh güldün, kâh direndin kâh boynunu büktün... Kimler kimler konaklamadı bağrında: Çingenesi, Kızılbaşı Kürdü; devrimcisi, esrarcısı, fahişesi, softası, beni benden alan Şiirli Hoca'sı☺ O Şiirli Hoca ki, Çiçektepe'nin başına gelmiş en güzel şeydi: "çöp ayıklayan martıları öğrencilerine benzetip", onlara uzunca şiir yazıp "içine hüzün doldurup bir akşam martılara okumak" isteyecek kadar... Hani köyden kente göç edenlerin ortak öyküleri vardır ya, Çiçektepe'nin öyküsü de o aslında: hüzün barındıran, öfke uyandıran, umut bağlanılan. Ben babamdan annemden çok dinledim, bir gecede kondurdukları briketlerden örülmüş "ev"leri, "rüzgâra" karşı dayanıksız çatıları; birer, ikişer, onar derken kurulan, suyu, yolu olmayan, ama hep bir umut yeşertilen mahalleleri. Yetişemedim çeşmelerden su taşınılan günlere, ama kurulmasında aile büyüklerimin de emeğinin geçtiği, derelerin üzerine kurulmuş, dört yanı Gültepe, Kuştepe gibi adlar verilen mahallelerin arasında sıkışıp kalmış, bizim gibi Kızılbaşların, Kürtlerin, kıyısından da olsa Çingenelerin arasında koşup oynayıp, kolektif yaşamın tüm güzelliklerine yetiştim şükür Çiçektepe de, kentin çöpünün döküldüğü, çöpleri temizleyen martıların çığlıkları altında ilk 8 kondunun, sonrasında odacıların, tablacıların, simitçilerin ellerine birer kazma alarak geldiği, yapa yıkıla kondurdukları mekânları yurt edinen insanlarla dolan; mavi tabelalara cadde sokak isimleri verilen, kapılarına numaralar çakılan; suyu, yolu olmayan, ama hiç umudun yitirilmediği kenar mahalledir. Çöp bayırlarında kurulan konduların etrafında derme çatma fabrikalar oluşmaya başlar zamanla. Bu fabrikalar, işçiler arasında "kimi ciğer söndürür, kimi göz kurutur, kimi kadını kısır eder, kimi işçisini sağır koyar" diye adlarla anılırken, mahallenin üzerine salınan, serum ve ilaç şişelerinin yıkandığı mavi sularla çocuklar, çamaşırlar yıkanır. Fabrikalardan çıkan tozlar kar gibi yağar konduların üzerine. Fabrika önlerine açılan beyaz bezlerdeki yazılardan, kondulara dağıtılan sarı kâğıtlardan öğrenirler sendikayı, grevi, işçi sınıfını. Boşaltılan çöplerden plastikler, demirler, şişeler ayıklayan, onları atölyelere satıp karnını doyurmaya çalışan konducular, silahlı adamlarca kovalanırlar. Meğer çöplerin de ağası varmış, onu öğrenirler. Kadınlar"sahte" fabrikalarda, erkekler de plastik preslerin başında insanlık dışı yöntemlerle çalışırlar. Sahte fabrikaların bölgesi Çiçektepe Sanayi adını alır. Çingenelerin, Kızılbaşların gelmesiyle. Romanikaların çalgısının çengisinin "sesleri akar"ken kondulara, Kızılbaşların "cem"i, dedesi, töresi sır olmaktan çıkar. Zaman akar, sahte fabrikalar, tenekeden okul derken, eve yeni yeni eşyalar girerken, Kürt Cemal bir de sinema kondurur çöp bayırlarının orta yerine, filmlerdeki artisler gözünü açar kadınların. Bundan sonrası mı? Bilindik hikâye... Latife Tekin'in dilinin ustalığının yazıya dökülmüş halini okudum bir solukta. Sevgili Arsiz Ölüm ve Unutma Bahçesi'nden sonra Berci Kristin Çöp Masalları'nı su gibi içtim adeta. Geldikleri yerlerden gelenek göreneklerini de taşıyan, yatırlardan, hocalardan medet uman gecekondu sakinlerinin kentle uyum sağlama sürecini her bölümdeki farklı karakterlerle içselleştirmeye çalışırken; dönüşen mahallede kan emici sistemin içindeki bürokratik işleyişin, kodamanların hükümranlıklarının, işçi düşmanlarının karşısında kapitalist sistem ancak bu kadar anlaşılır, şiirsel bir dille yazılır diye şapka çıkardım yazarımıza... Adeta 144 sayfaya bir destan sığdırmış Tekin, ne anlatsam yarım kalır çünkü ❤ Berci'nin, Kristin'in şifrelerini çözmek, "kabuk bağlamış çöp tepelerinin üstünde kurulan kondularda" misafir olmak istiyorsanız, hazır Kürt Cemal ve Bay İzak Çiçektepe'yi terk etmişken mutlaka uğrayın derim...
Berci Kristin Çöp Masalları
Berci Kristin Çöp MasallarıLatife Tekin · Can Yayınları · 20181,738 okunma
·
64 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.