Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

512 syf.
10/10 puan verdi
Beni bilen bilir, üstat Necip Fazıl'ın bendeki yeri çok ayrı ve özeldir. O nedenle ne zaman kendisinin bir eserini okusam yanına asla başka bir kitap koyamamaya gayret gösteririm. Çünkü onu okurken, kendisiyle konuşuyormuşuz gibi gelir, her satırı onun sesiyle okurum. Bu güzel muhabbetin arasına da başka hiçbir kitap girsin istemiyorum açıkçası. * Evet, bu değerli şiir kitabına gelecek olursak, herkesin yakından tanıdığı bu pek kıymetli eser, Üstat Necip Fazıl Kısakürek'in "Takdim" başlıklı sunumuyla giriş yapılarak kendisinin şiire başlamasına sebep olan anısı anlatılıyor ve İlâhî aşkınlığı haykıran, "Allah" bölümünün şiirleriyle terazileri ölçüsüz bırakacak, derin anlamlar yüklü şiirlerine adım atmış oluyorsunuz. * Kalacak kim var ki dost tomarından? Sana daha yakın şah damarından; O var! * Akabinde devam eden bölümlerinde ise, "İnsan - Ölüm - Şehir - Tabiat - Kadın - Korku - Daussıla - Ukde - Hafakan - Tecrit - Kahramanlar - Dava ve Cemiyet" gibi devam eden şiir bölümleri ve "POETİKA" başlığıyla da şiir sanatını özgün bir perspektifle ele alıyor Üstat. Şurası bir gerçek ki, bu esere yalnızca bir şiir kitabı demek yetersiz kalır. Çünkü, içerisindeki her bir şiirde, hem çok düşündürücü bir hakikat pırıltısı hem de bazı şiirlerinin birbiriyle atışır gibi karşıt durumlarıyla ele aldığı için bir okunuşla geçilmiyor. O anlam silsilesinin içerisine sizde dahil oluyorsunuz. Bu eser, üstadın yaşadığı her nev'i derin duyguları barındırıyor ve siz de her bir şiirinde bunu hücrelerinize kadar hissediyorsunuz. Şöyle bir örnekle açıklık getirmek gerekirse, "Allah" başlıklı şiir bölümünde hem günahların ağırlığından ve Allah'ın gazabından korkmamız ; "Bu yük senden Allahım, çekerim, nâçarım! Senden sana sığınır, senden sana kaçarım!" s.56 hem her şeye rağmen büyük bir teslimiyet göstermemiz ; "Güzel Allahım, senden ne gelecekse gelsin; Sen ki rahmetinle de, kahrınla da güzelsin..." s.48 hem de O'nun rahmetine sığınarak ümitvâr olmamız isteniyor. "Yaradan, rahmetini kahrından üstün saydı; Ne olurdu halimiz, gözyaşı olmasaydı?" s.60 Yani üstat bir yandan havf (korku) gazabının tufanında kaybolmaktan korkarken ve bir yandan da recâ (ümit) ikliminde serinleyerek teselli ediyor duygularını. Eseri okurken de, size, şiirler birbirleriyle diyalog içerindeymiş gibi geliyor fakat hepsi farklı sayfalarda olduğundan, haliyle her sayfada farklı bir halet-i ruhiyeye bürünüyorsunuz. (Bu gibi durumlar diğer bölümlerde de vardı, ancak kitap abimin olduğu için kendisinin emanetine işaret koyup karalayamadım.) * Dikkat çeken başlıklarıyla her bir bölüm, okurdan anlamlandırma çabası bekleyen; yoğun, kıvamlı, derin, koyu ve manidar şiirler içeriyor. Zaten bir şiirin olayı da tam olarak budur, okunup geçilmesi için yazılmaz, belli bir hakikat, mesaj, duygu, acı, sevgi, hasret, dert, aşk ... içerir. Necip Fazıl'ın bu eserinde bunu fazlasıyla görebilirsiniz -ki Üstad'ın sadece bu eseri değil, bugüne kadar ki okuduğum tüm eserlerinde bunu bizatihi bendeniz gördüm, haşa kendisini tartmak haddim değildir, olamaz da. Ama bu konuda üstüne tanımam. Her yazarın harcı olmayan bir derdi ve çilesi, her yazarda bulunmayan kendine has bir üslubu ve her yazarda -daha öncesinde hiç rastlamadığım- bir dik duruşu ve sarsılmaz bir inancı var üstadın... Buradaki yaptığım karşılaştırmalar başka yazarları küçümsediğim anlamına gelmesin -ki zaten bende bir eleştirmen değilim, sadece Necip Fazıl'ın beni kendine çeken 'okumasam hatrım kalır' bir yanı var. Özür dilerim ama bugüne kadar, daha önceki okuduğum hiçbir yazarla aramızda böyle bir bağ oluşmadı, zannediyorum oluşmaz da... Çünkü bunu bu ülkede bir tek Necip Fazıl yapmayı başardı ve onu sevmeyenlerde anlamadığı için, derdini içinde bir nebze hissetmediği, hissetmek istemediği için onun eserleri onlara anlaşılmaz ve açılmaz bir hazine olarak kalacaktır.! Eserde üstadın 1983 yılının Mayıs ayında ele aldığı son şiiriyle karşılaştım ve şu dünyadan giderken bile ümmete bıraktığı bu derin mesajı buraya bırakmayı kendime bir borç bilirim : "Yokluk sen de yoksun, bir var ve bir; yoksun, İnsanoğlu kendi varından yoksun, Gelsin beni yokluk akrebi soksun Bir zehir ki, hayat özü faniye..." Bu son hakikati de iz bırakarak göçtü Üstat. "Ben giderim, bu hakikat kalanlara küpe olsun" der gibi.. Allah'ın verdiği ilmi, ilhamı insanların övgüsüne mazhar olmak için değil, Allah'ın varlığının "vâr" olduğunu haykırmak için dağıttı. Her şey zıttıyla bilinir, sıcak soğukla, açlık toklukla, "vâr"lık yoklukla... Yani bir vacibü'l-vücud (zorunlu varlık) vâr! olmak zorunda -ki yoklukta bir anlam kazansın. Aksi takdirde menfi bütün mefhumlar aslını yitirir. "yok" diye bir şey yok (!) olmak zorunda olur. O zaman zıtlıklar da anlamını yitirir. Her şeyi O'nu haykırırken "yok" demek bir âcizliktir! Acziyetinde bir şerefi olduğunu kendisiyle şimdi anladım, Rabbim bize acziyetin şereflisini versin ve yalnızca kendisine muhtaç olan bir hâl üzere kılsın bizleri... * Eserin son bölümü : Poetika Bu bölümde de şiir sanatını ele aldığını görüyoruz. Poetika'nın fikircisi Aristo ve diğerleriyle kendi şiir sanatının perspektifini kıyaslıyor üstat. Şiirin ve şairin tanımını yapıyor. Şiirin usul, gaye, din ve hakikat ile sıkı sıkıya bağlı olan bağını ve toplumla arasındaki ruhunu işliyor. Şöyle ki : •İlk poetika fikircisi Aristo'ya göre, şiir, eşya ve hâdiseleri taklitten ibarettir. •Sonunculara göre ise (Valeri vesaire) kaba bir his âleti olmak yerine, girift bir idrak cihazı... ▪Bizce şiir, mutlak hakikati arama işidir. Eşya ve hâdiselerin bütün mantık yasaklarına rağmen en mahrem, en mahçup, en nazik ve en hassas nahiyesini tutarak beni nispetlerini bularak mutlak hakikati aramak işi... Şiir ve Hakikat ▪"Şiir mutlak hakikati aramakta, fevkalâde sarp ve dolambaçlı fakat kestirme ve imtiyazlı bir keçi yoludur. Oradan kalabalıklar değil, gözcüler, işaret memurları ve kılavuzlar geçer. Şiir söyleyen, onu gerçek söyleyen, kılavuzdur... Şiir ve Din : ▪Dinin olmadığı yerde hiçbir şey yoktur; yokluk bile yok... Şiir ve san'atsa hiç yok... ▪Şair ki, Allah'ın mahrem ülkesi meçhuller âleminin derbeder seyyahıdır, Allah'sız bir cemiyette, elektrik cereyanı kesilmiş bir şehrin meydan yerindeki fener gibi sönecek; ve hâdiselerin en gizli nabızlarını saymaktan ibaret memuriyet hikmetini kaybedecektir Ve son olarak Şair : "Şair ne yaptığının yanısıra, niçin ve nasıl yaptığının ilmine muhtaç ve üstün marifetini sırrına müştak, bir tılsım ustasıdır." * Üstat Necip Fazıl'a Allah'tan rahmet diliyorum, ondaki çağları aşacak, gafletten uyandıracak iman ve aksiyon şuurunun bizlere nasip olmasını Allahtan niyaz ediyorum. Amin. Her bir şiir çok özel özele derinliklidir. Özenle okumanızı tavsiye ederim... iyi okumalar.
Çile
ÇileNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 201821bin okunma
·
1 artı 1'leme
·
186 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.