SENİ UNUTURSAM.."Seni unutursam, Kudüs, sağ elim kurusun. "
En vazgeçilmezimi, en kıymetlimi, kara saplantımı.
Kurusun ama peki ya parmaklarımı sayabilsem de ellerim yoksa,
Ya hata yaptıysam, bir kutunun içine kapatıldıysam,
Hangi kutunun içindeyim, bulabilir misin?..
Uzak bir yerdeysem mesela, yakın ama uzak. İçeriye kimsenin giremeyeceği yalnızca benim çıkabileceğim bir yerdeysem,
Korkuyorsam, vücudumda kesikler açıyorlarsa, iki ihtimalden ikisi de işkenceyse ve direnmediğim için kendimden iğreniyorsam..
Hastalığım, ne düşündüğüm değil nasıl düşündüğümse, kimse beni anlamıyorsa ya da..Her şeye rağmen sözüm var..;
"Seni unutursam Kudüs, sağ elim kurusun. "
............
Bu öyle bir kitap ki; kimin ruhunun gölgesi daha siyah, kimin yarası daha derin, kimin duyguları daha gerçek anlayamıyorsunuz. Sınırlarınızı muazzam derecede zorluyor. Bir uçurumun kenarına itiyor sizi. Orada ne göreceğiniz hakkındaki tahminlerinizin hepsi, son sahnede, hükmünü yitiriyor.
Yüzsüz insanlar ve sessiz çığlıklar çoğalıp duruyor içinizde.
Jose Saramago 'ya hak vermemek elde değil. Tıpkı söylediği gibi;
"....Gonçalo M. Tavares'in henüz 35 yaşında bu kadar iyi yazmaya hakkı yok: İnsanın onu dövesi geliyor. "
Karakterlerin hemen hemen hepsi anti kahraman. Herbirini ayrı ayrı içselleştirmeye çalışırken hiç zorlanmamanız Gonçalo'nun ustalığıyla alakalı. Bazen Hinnerk olabiliyorsunuz mesela, bazen Hanna, Theodor Busbeck, Ernst ya da Mylia..En çok da Mylia..
Ve Mylia olduktan sonra geri dönüşünüz tahmin ettiğinizden çok daha zor oluyor. Sizi o eşiğe getiren kelimelerin nasıl bir kalemden çıkmış olabileceğini düşünürken buluyorsunuz kendinizi.
Kudüs..
Dörtlemenin üçüncü kitabı. Bence ilk ikisine nispetle çok daha kusursuz. Dinler tarihinden savaş sosyolojisine, oradan insan psikolojisine yaptığı geçişlerde bütünlüğü bozmadan ve ne hissetmeniz gerekiyorsa hepsini zirvede hissettirerek merak uyandıran bir kurgu oluşturmayı başarmış.
Bu kitapta mutlu son aramayın. Bir yıkımdan çıkmış insanların, devrilirken, diğerlerini de nasıl devirdiklerini, bazı yoksunlukların nasıl farkına varıp onları neyle telafi etmeye çalıştıklarını, ne denli müthiş bir karanlıkta çırpındıklarını okuyacaksınız.
Kitap, zaman geçişleri içeren onlarca bölümden oluşuyor. Herbirinin uzunlukları farklı. Bu şekilde tasarlanması, daha kolay okunabilmesi açısından büyük fayda sağlamış. Yeri geldiğinde derin derin düşündüren çarpıcı tasvirler kadar, akıcı bir dile de sahip.
Kara kitap mı? Evet sonuna kadar. Toplu bir delilik mevzu bahis. Arızalı tipi değil normal olanı bulmak zor. Belki de normal olmak bizim düşündüğümüz şey değildir, ne dersiniz?:)
Keyifli okumalar..