Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yıllar sonra, adını televizyonda duyduğumda, elimdeki işi bırakıp hemen izlemeye koşmuştum. Büyük, başarılı insan, bilmem hangi şehrin vefakâr, cefakâr valisi Kemal Yazıcıoğlu’ndan söz ediyordu haber. Ekranda yüzünü görür görmez, istemsiz bir şekilde, acı çeker gibi inlemeye başlamış, dakikalarca, ‘Bu o, bu o… Bu bizim işkencecimiz! diye bağırış, evin için bir o yana, bir bu yana seğirtmiş, midemden yükselenleri zorlukla tutmuştum. Her ne kadar yumuşak bakmaya çalışırsa çalışsın, gözleri hâlâ tıslıyordu. Enver Göktürk ise bir başka pervasızlığıyla kazınmıştı zihnime. Bu kadar fütursuz olmasaydı, belki tanımayacaktım o işkenceci yüzü. Sanki zevk alıyordu onu tanımamızdan… Gurur duyuyordu yaptığı ile… DAL’da bizi attıkları hücreye gelip, gözbağlarımızı eliyle alnımıza ittirip, cebinden çıkardığı kimliğini gözümüze gözümüze sokuyor. ‘Ben Enver Göktürk. Sizin işkencecinizim. Tanıyın, unutmayın beni. Sizden korkmuyorum!" diyordu. ……….. Dikkatle bakıyordum ben de ona ve bu karanlık bakışlı yüzü hafızama kazıyordum. Düşünüyordum hep: ‘Bu adam buradan çıktığında, evine gittiğinde, nasıl bakıyor acaba karısının ve çocuklarının yüzüne? Yaptığı insanlık dışı işle bu kadar gururlanmak, hangi ruh haliyle mümkündür acaba? Gerçekten hiç mi tiksinmiyor, korkmuyordu yaptığı işten?
Sayfa 136 - Dipnot Yayınları
·
61 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.