Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

1088 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 günde okudu
FUENTES'İN KÜTÜĞÜ
Roman, tarih ile yakın ilişkisi olan bir tür olması nedeniyle, okunulan romanın geçtiği dönemin araştırılması gerektiği tavsiyesi sıklıkla verilir. Fuentes'in 'kütüğü' de bunun içine katılabilir ama öte yandan katılmayabilir de. Başlangıç ve bitiş bölümleri günümüzde distopik bir atmosfer içinde geçiyor olsa da romanın yüzde doksanı on altıncı yüzyıl İspanya'sındaki olayları anlatmaktadır; evet, bu nedenle o dönem araştırılmalı ancak, Fuentes'in üslubu, bizim bu 'kütüğe' uzanıp yer yer realist yer yer büyülü gerçekçilik atmosferi içinde zamanın kaybolduğu ve biz, okurların aktif katılımını isteyen bir yönde işlerlik gösterir. Bu açıdan, romanda keşfedilmeyi bekleyen alt metinleri bulmayı ve onları yaratmayı seven okurlar için başucu bir eser, Fuentes'in 'kütüğü'. Tarih-roman ilişkisinden bahsetmişken biraz daha bunun üzerinde durmalıyız. Aristo'nun insan davranışlarında altını kalın şekilde çizdiği "altın orta"yı, bu hususta da vurgulamalıyım; çünkü, romanın geçtiği dönemi gereğinden fazla tarih bilimine uygun formatta alırsak, ortaya bir edebi eser değil bilimsel bir metin çıkmış olur, yani bizim tarafımızdan çıkarılmış olur. Evet, on altıncı yüzyıl İspanya'sı ve de Avrupa'sı hakkında bilgi sahibi olmamız, okuma sürecimizde bize fayda sağlayabilir ancak herhangi bir araştırma yapmadan da bu romandan yüksek edebi bir zevk alabiliriz. Birincisi, Fuentes, halihazırda satır aralarında dönemdeki önemli noktalara değiniyor ve bunu bir tarihçi gibi değil, farklı üslubu olan bir edebiyatçı olarak yapıyor ki doğrusu da budur. İkincisi, roman tek tarafı olan bir tür değildir, bir tarafında yazar vardır diğer tarafında okurlar ve sandığımızın aksine okur, pasif konumda yer almaz. Yazar elinden çıktıktan sonra bir eser artık okurun üretim sürecine katılımını bekler, arzular. Böylelikle eserin yaratımı okunduğu sürece devam eder. Klasik veya kült eserlerin sırrı da biraz buradadır; onlar, her devirde, o devrin insanları tarafından farklı şekilde okumaya tabi tutulabilir, bunun sonucunda güncel sonuçlara gebe bırakılabilir. Bence, Fuentes'in 'kütüğü' de bu tarz bir eser. Romanın merkezinde kral Felipe yer alıyor gibi gözükse de içinde pek çok kahraman barındıran bir romanla karşı karşıyayız. Felipe'nin sağ kolu diyebileceğimiz Don Guzman, neredeyse en alt katmandan çıkabileceği en üst mevkiye yükselmiş zeki, fırsatçı, çıkarcı bir insandır. Felipe'nin öteki dünyayı önceleyen karakterine tam zıt bir konumda yer alarak gözü hep bu dünyanın kendisine sunacağı fırsatlardadır. Yükselmekte burjuva sınıfı, Felipe'ye ödemekte oldukça zorlanacağı borçlar verirken karşımıza çıkar. Dönemin kadınlarının nahoş konumu ise, Felipe'nin eşi Kraliçe ve Felipe ile babası tarafından nikah gecesi ırzına geçilen genç bir kadın üzerinden anlatılıyor desek yanlış yapmayız. Bir yanda en alt katmandan sıradan bir köylü kızı vardır; sevgilisiyle yeni evlenmişken feodal beylerin "ilk gece hakkı" adıyla uyguladıkları saçma bir adetle ırzına geçilerek tüm hayatı alt üst edilir; öte yanda ise o dönemlerde bir kadının sahip olabileceği en yüksek mevkideki kadının yani Kraliçenin de kocası tarafından yoksunluk içinde bırakıldığına şahit oluruz. Zaten o da kendi çabasıyla bu konuma gelmemiş, "kan" ile gelmiştir, yani soyla. Haliyle, o dönemlerde bir kadın olmak her zamankinden zormuş diyebiliriz. Romanda diğer önemli karakter ise gözleri gökyüzünde olan ayak sesleri yavaş yavaş gelmekte olan bilimi temsil eden kişidir. Kafasında dini bitirmiş bu karakterin monologları, günümüz dünyasına en yakın sestir. Ve Felipe… O, değişmeye direnen düzenin vücut bulmuş halidir. Öyle ki, soyunun devam etmesini bile istemeyerek eşiyle birlikte olmaz ve tüm düzenin zamanda donup kalması amacıyla görkemli bir mezar yaptırır yeni sarayının içine. Ancak zaman, insanın ürettiği en durdurulamaz, yıkıcı ve bir o kadar da yapıcı mahsul, akmaya devam edecektir, Felipe'yi de mezarını da yıkarak. Romanın öte yanında keşfedilen yeni dünya vardır: Amerika. Hacı ile Pedro'nun oraya ilk ayak bastıktan sonraki yaşadıkları süreçte büyülü gerçekçiliğin en çok arttığı zamanı yaşarız romanda ve Pedro'ya, soydaşlarının bu yeni kıtanın insanlarına yaşayacağı acılar bir bir gösterilir. Romanı okumak yorucu gelebilir; çünkü her karakterin oldukça uzun monologları bulunuyor ve çoğunlukla onların düşüncelerini, duygularını karışık bir şekilde okuyoruz. Diyaloglar oldukça az ve zaman düz bir çizgiden ziyade birbirinin içine geçmiş şekilde ilerliyor. Olayların alışık olduğumuz gerçekçi bir üslupla ilerlemesi sık sık kesiliyor ve kurgunun ana öğesi olan fantastik bir tema da bu kesintilere eşlik ediyor. Bundan dolayı okuru zorlayacak ama bu zorluğu sabreden okurlara karşılığını fazlasıyla verecek bir eser, Fuentes'in 'kütüğü'. Keyifli okumalar..
Terra Nostra
Terra NostraCarlos Fuentes · Can Yayınları · 2014104 okunma
··
4.481 görüntüleme
Ayşe* okurunun profil resmi
Sen okurken konuşmuştuk, kesin benim çok seveceğim türde bu kitap :D bende okuyayım. İncelemenle daha çok merak ettim.
Kaan okurunun profil resmi
Ben de öyle düşünüyorum, okuyunca umarım sen de beğenirsin☺
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.