Bazen onu öyle uzun süre izledim ki, sonunda kendimi unutur - ona dönüşürdüm sanki. Bazen de ona ne kadar yakın olmaya çalışsam da eski bir fotoğrafmışım gibi bakardı bana- kederli bir gülümseme ve alayla.
Gene de çaresizce sürüklenirdim- devam ederdim yanında canı bağışlanmış mahçup bir köle gibi / başı önde dolanmaya.
O " Asla " derdi, " yerleşmemeli
Ne gerçeğe ne düşlere
ne varlığa ne de hiçliğe."
Bense çoktan çadır kurup taşınmıştım onun göl kenarına.