"Hayır." Cress dudaklarını ısırdı. Yalan değildi. Ağlamak istiyordu ama gözlerinde yaş kalmamıştı ki.
Thorne saçlarındaki kumları sirkeledi. "Tamam,"dedi."Bence biz kesinlikle ruh ikiziyiz. Hadi, kalk artık."
"Kim bilir kaç kıza seni seviyorum dedin?"
"bunu yüzüme vuracağını bilseydim dilimi tutardım."
Cress bıkkınlıkla ona yaslandı. Başı dönüyordu. "Ben ölüyorum," diye mırıldandı. "Kimseyle öpüşemeden göçüp gideceğim."
"Cress , saçmalama. Ne ölmesi?"
"Hani filmlerdeki gibi tutkulu bir aşk yaşayacaktık? Bir de şu halime bak! Yapayalnız ölüyorum!"
Thorne öfkeyle homurdandı. Dinle hayatım bunları dile getirmek istemezdim ama kendin kaşındın. Ter içindeyim. Pislikten kaşınıyorumve iki gündür dişlerimi fırçalamıyorum. İyisi mi romantizmi başka bir zamana saklayalım. Ha ne dersin?"
Cress başını dizlerinin arasına almak ister gibi kamburunu çıkardı. Hala dünyası dönüyordu. Durumlarının umutsuzluğu yeni yeni kafasına dank ediyordu. Bu çölden hiç kurtulamıyacaklardı. Thorne onu asla sevmeyecekti.
"Cress, yüzüme bak. Bakıyor musun?"
"Hııı," diye mırıldandı.
Thorne bir an duraksadı. "İnanmıyorum."
Cress kafasını kaldırıp yüzüne dökülen saçlarının arasından ona baktı. "Ne var? Bakıyorum işte."
Thorne çömelip onun yüzünü yokladı. " Söz veriyorum öpüşmeden ölmeyeceksin."