Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Buyrun, dedi. Öyle bir balçık sıvanmış ki devrimci bile küçücük bir adımı çeyrek yüzyılda atıyor ancak. Osmanlı saray kurmuş, Arapçalı , Farsçalı, ayrıcalıklı . İlkel toplumsal yaşantı ile İslamlığı uyuşturan yığınlardan, Asya'dan kopup gelen Türk halk yığınlarından kısa bir sürede kopmuş Osmanlı. Dirlik düzeni bozulmaya başlayınca, tefeci-bezirgân toplumunun Osmanlı aydını öylesine yabancılaşmış bu yığına ki, düşman bellemiş yüzyıllar boyu. Sömürmüşler, kırmışlar bu yığını. Sürekli başkaldırmış o da. Ezmişler, ezilmemiş; kesmişler, tükenmemiş. Ayrı bir dünyada yürütmüş yaşantısını. Küsmüş, kapalı... Yunus'un yolunu sürdürmüş. Kaygusuz, Pir Sultan, adı sanı unutulmuş yüzlercesi... Ahilik. Fütüvvet örgütlerini, Babai ayaklanmalarını, Alevi, Sünni kışkırtmalarıni biraz inceleyin; çalışan, savaşan, direnen, yine de sürekli sömürülen, kırdırılan bu halktır. Türk halkıdır. Aydın nerde? Osmanlı sarayında, yöresinde. Bir gereksinmenin zorunlu kıldığı mimarlık yapıtlarını çıkarın; bilim, düşünce, sanat, edebiyat, dil olarak yararlı ne kalmıştır bu altı yedi yüzyıllık Osmanlı aydınından? Bugün Baki, Nefi, Naili mi yakındır bize? Yunus, Pir Sultan, Karacaoğlan mı?... Hangisinde bütünleşiriz halkımızla? Birincileri bugün aydınımız da anlamıyor. En ateşli savunucuları bile nereye koyacaklarını bilmiyorlar bunları. Ölmüş... Halkla yaşamamış ki. Hangisinden güç alırız? Bir düzyazımız yoksa, Osmanlı'dan yoktur. Åşikpaşazade, Mercimek Ahmet, Osmanlı'nın başlarındadır ancak. Sonra?... Çürümüşüz Osmanlı'ya baktıkça. Osmanlida sınıf yok ha?... Hele dirlik düzenini yıkan kesim düzeninde! Söyleyenler inanıyor mu buna? Kapış kapış bir sömürü, yağma, zulüm düzeninde, bırakın tarihsel, ekonomik incelemeleri, sinif olmasa, halka böylesine -duvar çekilir gibi- bir yabancılaşma olur mu? Bunların birçoğunu bir zamanlar okul ki tapları da yazardı Cumhuriyet'in ilk yıllarında. Osmanlı'ya karşıydı Ankara'ya yerleşmiş Mustafa Kemalciler. Ulusçuluk adına söyledikleri buna benzer şeylerdi. Peki onlar ne yaptılar? Kaldırabildiler mi bu yabancılaşmayı? Daha da artırdılar. Bati’ya, doğrusunu söyleyelim şunun, Bati kapitalizminin geliştirdiği toplumlara özenen, o ekine, o ürüne, o yaşama bağlı , vurgun ATATÜRKÇü aydınımızla halk arasında Osmanli'dakinden daha büyük uçurum var şimdi. Bir de iyice ortaya dökülen yaşantı biçimi, kadın-erkek ilişkilerindeki zıtlık, ahlak sorunu, din sorunu bindirdi. DEVRİMLER yaptı Atatürkçü aydınlarımız!... Bir tek devrim, temelde devrim, gerçek devrim yapabilseydi ya, halkla el ele verip. Halkı ekonomik özgürlüğüne kavuşturacak devrim. Değişmeyen tefeci-bezirgân, finans-kapital düzeninde çiğnenen, ezilen, sömürülen halkın, şapka giymeye, Latin harfini kullanmaya, kızını okula göndermeye, karısını çarşafsız gezdirmeye zorlanması, bunları savunan aydınla halkı kanlı bıçaklı etmekten başka ne sonuç verdi? Öyle bir tefeci-bezirgan, finans-kapital oyunu ki kötü şeyler diyemiyoruz bunlara işin kötüsü!... Demokratlar on yıldır bu oyunun ürününü devşiriyor. Köksüz, temelsiz ülkede aydınlar; kendi kendilerine... Düzene başkaldıran ormana kaçar sıkıştı mı; saklanmak, güçlenmek için. Orman halktır burda. Kaçacak, sığınacak ormanı yok bizim aydının. Tefecibezirgan, finans-kapital kılıcının gölgesinde yaşamak zorunda. Abdülhamit devrindeki jurnalci aydınları düşünün. Kimler satılmamış ki? Biliyorsunuz, İttihatçılar Beyazıt Alanı'nda yaktılar jurnalleri. Kimsenin kimseye bakacak yüzü kalmamıştı besbelli.
Sayfa 460 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
·
194 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.