Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

1696 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Etkileyici ve uzun soluklu bir Şolohov yolculuğunun ardından bu esere inceleme eklememek olmazdı benim için. Her satırda birbirinden farklı merhalelerden geçtikten sonra hislerimi, fikirlerimi ifade etmeye nereden başlasam inanın bilemiyorum. Sanki savaştan çıkan, bütün o dramları yaşayan benmişim gibi hissediyorum ki bu da bana kalırsa kitabın en büyük başarısı. Şolohov'un bu eseri yazmasının temel sebebi olarak 1.Dünya Savaşı sırasında General Kornilov ile tanışması gösterilir. Kornilov'un 1917 yılında yaptığı başarısız bir darbe girişimi vardır. Buna kitapta da rastlayacaksınız. İşin ilginç yanı Şolohov bu eseri 23 yaşında yazmaya başlamış ve esere tamı tamına 14 yılını vermiş. Böylesine kıymetli bir ürünü bu yaşta verecek kapasitede olması dikkate değer ki kendisi zaten edebiyat camiasında Tolstoy'un yeni asır varisi olarak görülüyor. Hatta kitap içerisinde de Tolstoy'un Savaş ve Barış isimli eserine atıf yapmaktadır. Eser toplamda dört ciltten oluşuyor fakat eski baskılarında fazladan bir ya da iki cilt daha olduğunu duydum. Bunlar dört cilde ek olarak bir devam kitabı mı yoksa eserin daha geniş hali mi onu henüz bilmiyorum ama öğreneceğim. İlk ciltte Don bölgesindeki Kazakların yaşam tarzı, gelenekleri, inançları, karakterlerin tahlilleri ağırlıklı olarak yer almaktadır. Çok sakin ve doğayla iç içe bir yaşam tarzıyla yapılan girişin ardından devrim düşüncesinin filizlenmeye başladığı görülür. İkinci cilde geçildiğinde ise artık savaş yüzünü göstermiştir. I.Dünya Savaşı, Ekim Devrimi gibi pek çok olay sahnededir artık. Üçüncü ve dördüncü ciltlerde ise artık savaşa isyan eden Don Kazaklarının ayaklanmaları, karışıklıklar, Avrupa ülkelerinin boy göstermesi gibi unsurlar yer alır. Son eseri de bitirdiğinizde Kazaklara ait bir destan okuduğunuzu görürsünüz. Benim için eserde önemli olan ve dikkatimi çeken bazı olgular var. Öncelikle eserin baş kahramanı bence ne Gregor, ne Aksinya ne de baba Melehov; bu eserin başrolü koca bir tarihe tanıklık eden Don Nehri. Bu bana Ivo Andriç tarafından yazılan Drina Köprüsü'nü anımsattı. O köprü de her şeyiyle Balkan tarihine tanıklık etmiştir. Bir nesnenin bu denli güzel vücut bulduğunu gördüğüm ikinci eser oldu Durgun Don. Diğer yandan savaş olgusunu Yaşar Kemal'in ve Hasan İzzettin Dinamo'nun eserlerinden sonra buram buram hissettiğim bir eserdi. Bilirsiniz iki yazar da savaş olgusuna çok değinir, çok da güzel anlatır savaşın yıkıcılığını. İşte Şolohov da savaşın bir insana neler yaptığını, yapabileceğini, insandan neleri götürdüğünü o kadar güzel anlatmış ki sanki savaşa siz girmişsiniz de sizin üstünüz başınız kana bulanmış, duygularınız körelmiş gibi hissediyorsunuz. Hiç istemediğiniz halde bir savaş kapınızın önüne kadar geliyor ve siz ne pahasına olursa olsun insanları öldüren kılıcı tutan ellerinize, kendinize, sevdiklerinize yabancılaşıyorsunuz. En acısı da bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmuyor, olamıyor. Hani Mehmet Akif'in çok güzel bir deyişi vardır; 'Hadi gel yıkalım şu Süleymaniye'yi desen İki kazma kürek iki de ırgat gerek, Ancak hadi gel yapalım şunu geri desen Bir Sinan bir de Süleyman gerek.'' İşte bu kadar basit bir şeylerin yıkılması, bozulması, tahrip edilmesi. Ama o denli kolay olmuyor yerine aynısının koyulması. Eserimizin başından sonuna dek her zaman ve mekanın olmazsa olmazlarından aşk olgusu da yer alıyor. Gregor ve Aksinya arasında geçen aşkı okurken pek çok olguyu da sorgulatıyor yazar size. Özellikle namus kavramı eserde çok baskın, her fırsatta vurgulanıyor. O dönemin yaşantısından günümüze pek bir şey değişmediğini görüyoruz. Kadın kocasını aldattığında yerin dibine batırılırken erkek karısını aldatınca normal bir şeymiş gibi görülüyor. Zaman, mekan, millet değişse de bazı olgular değişmiyor ne yazık ki. Savaş ağırlıklı anlatımlar olmasından dolayı sadece ikinci ciltte sıkıldığım ama genel anlamda çok beğendiğim, çokça duygulandığım, emekleri ve bu güzel yaratımı için Şolohov'a şükran duyduğum bir eserdi benim için. Ne kadar yaşayacağımızın bile belli olmadığı şu hayatta hala nefes alabiliyorken bir an evvel bu şaheserle buluşun derim. Herkese keyifli okumalar. :)
Durgun Don
Durgun DonMihail Şolohov · Yordam Kitap · 2018231 okunma
··
1.884 görüntüleme
idris yılmaz okurunun profil resmi
Elinize sağlık .. Don ırmağı ve çevresindeki pastoral yaşamın tasvirleri ni sıcağı sıcağına iyi bir edebiyat uyarlaması olarak filmini de tavsiye ederim.. gerek "drina köprüsü" gerekse "durgun don" serisinden sonra Karacaoğlan'ın "kim var imiş biz burada yoğ iken" dizeleri insanın aklına takılıyor.. Her ikisi de kuşaklar romanı ...
Şeyma Öztürk okurunun profil resmi
En kısa zamanda izlerim ama kitabı okuduktan sonra tatmin eder mi bilemem :) Evet gerçekten uzun bir zaman dilimi, bizden önceki kuşaklar, hepsine satırlarda tanık olmak başka bir duygu.
2 sonraki yanıtı göster
Rîndkeş okurunun profil resmi
Drina köprüsü ve Don nehri bağlantısı çok güzel ve yerinde olmuş, elinize sağlık 👍🙏
Şeyma Öztürk okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Nihat Hocam ☺️📚
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.