Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

376 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Ekmek mayası gibi...
Jack London
Jack London
' un bende bağımlılık yapan bir etkisi var. Yoksa bir bende mi böyle oldu, bilmiyorum. Denizcilik geçmişi olan yazarın eserlerinde de denizcilik, okura yaşatılıyor haliyle. Kitaplarında anladığım kadarıyla kendinden de bir parça koyuyor. Gerçi Martin Eden bir çeşit biyografi sayılıyorsa da bu eserimizdeki Japonya açıklarında ki fok avı gibi yazar da 1893 yılında Japonya sahillerine gitmek üzere Sophia Sutherland adlı fok balıkçısı uskunaya katılmış. Yani coğrafyaya da yabancı değil. Betimlemelerin muazzamlığından, teknik bilgiye hakimiyetten, gemi içerisindeki ortamın yalın tasvirinden bahsetmeyeceğim bile. Bazı şeyler yaşanmadan bilinmez demek ki. Daha önce okuduğum
Martin Eden
Martin Eden
' de de tabi konu denizlerde geçmese de Martin' in de denizcilik geçmişi vardı. Aynı yazar gibi. Tabi yazar mükemmel kurgularının, etkileyici anlatım dilinin gerisinde görüşünü, düşüncesini yaratıcı metaforlara yüklüyor, eser boyunca bu düşüncelerin çatışmasını okuyoruz.
Martin Eden
Martin Eden
' de bireyciliğin yenilgisini okumuştuk. Burada da metaryalizmin ölümüne sahit oluyoruz. Hem de ne ölmek. Buradan sonrası eser içeriği hakkında bilgi barındırabilir. Hikayemiz Sausalito ile San Francisco arasında gidip gelen Martinez adlı gemiyle başlıyor. Denizden, denizcilikten ve hatta dünyadaki tüm kötülüklerden bihaber Humphrey van Weyden' in gözünden bakıyoruz. Kendisi, para kazanmak için emek harcamamış, zorluk görmemiş, daha sonra sırtı bir hanımefendinin ki gibi narin benzetmesi yapılacak bir beyefendidir. Aynı zamanda kitap eleştirileri ile iştigal etmektedir. Sularda sakin sakin yol alırken birden büyük telaş başlar, panik, düdükler, suya indirilmeye çalışılan sandallar, bağrışan kadınlar derken Martinez başka bir tekneyle çarpışır ve kabus başlar. Deniz soğuktur, kahramanımız ise bir kara insanıdır, beyefendidir, denizi bilmez. Tam ölümün eşiğindeyken, her şey kararmaya başlamışken yukarı çekilir. Başka bir gemiye. Hayalet' e. Asıl olaylar da buradan sonra başlıyor zaten. Kendisini karaya çıkarmaları için ne ücret gerekiyorsa ödeyeceğini ifade etse de burada ters giden birşeyler vardır. Bu gemide habis bir ruh vardır. Kurt. Wolf Larsen. Geminin kaptanı olan Wolf Larsen ne karşılığında olursa olsun Humphrey van Weyden' ı karaya çıkarmayı reddeder ve hatta onu mürettebatı yapar. Böylesine korkunç, güçlü bir adama 'Hayır!' denilebilir mi? Diyemez ve gemide en alt görevden işe başlar. İlk başta kahramanımıza yalakalık yapan aşçı bile artık onu azarlamakta ve gururunu kırmaktadır. Wolf Larsen' e dönecek olursak, kendisi "Yaşamın kargaşa olduğuna inanıyorum." diyor, devamında da "ekmek mayası gibi, devinen ve bir dakikalığına, bir saatliğine, bir yıllığına ya da yüzyıllığına devinen, ama sonunda devinmeyi bırakacak bir şey, bir maya gibi. Devinmeyi sürdürebilsin diye büyük küçüğü yer, gücünü yitirmesin diye güçlü zayıfı yer. En fazlasını şanslı olan yer, en uzun da o devinir, işte o kadar." şeklinde düşünüyor. Tamamen materyalist perspektifle hayata bakıyor. Ruhun, etik değerlerin, kısaca insani değerlerin varlığına inanmıyor. Saygı da göstermiyor. Burada Larsen, belki gemi kaptanı ama hayatta bir çok alanda başka görevlerde de ona benzer karakterler bulabiliriz. Burada önemli olan kaptanın bu hali bilinmesine karşın tüm murettabatın Larsen' e boyun eğmiş olması. Salt korku. Peki amaç ne? Larsen düşüncelerinde haklı mı? Yoksa kaba lakabıyla Hump mu haklı? Tabi zaman içinde, hassas bir beyefendi olan Humphrey van Weyden, Hump diye çağırılmaya başlandıktan bir süre sonra yeni kimliğe bürünmeye başlıyor. Kurt her ne kadar vahşi de olsa kitap okuyan entelektüel bir yapıda olduğundan Hump ile çokça konuşuyor, tartışıyor. Bazen de -cogu zaman- kontrolden çıkıyor. İlk başlarda bu dünyaya uzak olan kara insanı Hump, hayatın zorluğunu tanıyor, hayat denen şeyin küçük mayalar için ne kadar da değersiz, ne kadar çabuk vazgeçilebilir olduğunu görüyor. Peki gerçekten insanlık, etik değerler, ruh önemsiz mi? Yaşamın yegane gayesi hayatta kalabilmek için her yolu mübah görmek mi? İnsanı, insan yapan değerler amaçsız mı? Bunun için kitabı bir de siz okuyun. Ben, yazarın bu eserini de çok beğendim, kesinlikle tavsiye ederim. Bu adının hakkını veren -hayalet- gemide; Hump' un evrimine tanıklık edebilir, mürettebatın varoşluğuna, kaptanın, kurdun vahşiliğine, ama kendince haklılığına, umudun hep var olduğuna şahitlik edebilirsiniz. Keyifli okumalar.
Deniz Kurdu
Deniz KurduJack London · İş Bankası Kültür Yayınları · 20145,9bin okunma
··
1 artı 1'leme
·
11,6bin görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.