Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

592 syf.
10/10 puan verdi
·
11 günde okudu
Stephen King'in Göz/Carrie adlı ilk kitabından sonra yazdığı Korku Ağı, yazarın en iyi eserlerinden bir diğeri olarak dikkat çekici bir çalışma. Ben 30 sene önce eski versiyonunu okumuştum. Burada yeni versiyonda hem kitabın girişinde bir hikâye var hem de kitabın son kısmında oldukça uzun bir başka hikâye var, ve ana hikâyenin devamı olarak görülebilir bu son öykü, zira yine aynı kasabada geçiyor. Ben okumadım ama kitaptaki bazı karakterlerin, meselâ Callahan'ın Kara Kule serisinde de görüldüğünü öğrendim. 30 sene önce bir ergenken okuduğum kitaptan konuyu değil, ama bende yarattığı hissi hatırlıyorum. Bu bir vampir hikâyesiydi, korkunçtu, işte bunları hatırlıyordum. 30 sene sonra uzun versiyonuyla bir kez daha okurken konusuna dair hiç birşey hatırlamadım kitabın. Haklıydım, karakterler, olaylar hatırlanacak bir iz bırakacak gibi değil, ancak kitabın başından sonuna devam eden ve artık son 100 sayfada meselâ giderek artan uğursuz, karanlık ve ışığın yavaş yavaş yok edildiği bir atmosfer yaratmayı çok iyi başardığını söylemem gerek yazarın. Stephen King'in en sevdiğim anlatım özelliklerinden olan irkiltici, tuhaf kafa konuşmaları burada yok gibi, bu yönünü ikinci eserinde tam geliştirmemiş demek ki, oysa bu çıldırtıcı kafa sesleri eserlerine- özellikle ilk dönem eserlerine- ürkütücü bir hava veriyor genelde. Korku Ağı'nda korku ve hatta terör hissi Jerusalem kasabasına ağır ağır yayıldıkça bu hissin giderek kör edici bir kesiflikte kitabın her yanına, kasabadakine benzer bir şekilde yayıldığını hissediyoruz. Bir vampirin yani onun temsil ettiği bütün kötülüklerin kasaba sakinlerine bulaşmasıyla herkes teker teker vampire dönüşürken, onları durdurmaya çalışan bütün iyilerin hiç bir kitapta tanık olamayacağımız- mesela Taht Oyunları'ndaki gibi, beklenmedik, ani- şekillerde yok olmasıyla yazar bizi kötülükten, çürümüşlükten başka hiç birşeyin olmadığı bir dünyaya davet etmiş oluyor. Ancak bu kitap muhafazakar bir metin de sayılabilir. Kutsal metinlerde topluca yok edildiği söylenen şehirler ya da kasabalar gibi, Jerusalem (yani Kudüs) sakin ve güzel görünümün ardından kötülüğe hizmet eden ya da bunu farketmeden yaşayan sakinleriyle bir anlamda cezalandırılıyor. Alkol düşkünü din adamından sözde ahlâklı ama ruhunu vampire (şeytana) satmış insanlarına dek herkes kasabanın yok olmasında üzerine düşen görevi yerine getiriyor gibi. Bu insanlar kötülüğü durduracak güçten yoksunlar, bilgileri yok ya da zaten bizzat ona dahil durumdalar. Böylece kutsal metinlerde söylendiği gibi, cezalandırılmaları kaçınılmaz oluyor. Öyleki kötülüğü yok etmek için mücadele edenlerin nihai çözümleri de -spoiler geliyor:-)kasabayı kurtarmak olmuyor, ve ceza da yine örneğin Kur'an'da sık sık okuduğumuz gibi, ateş oluyor. Böylece Stephen King'in neden bu kadar karamsar, karanlık ve uğursuz bir atmosfer yaratmayı başardığını anlıyoruz: yazar günahkâr olduğumuz fikrini kurcalayarak bize sebebini bildiğimiz ya da bilmediğimiz günahların bedelini ödemekten kaçamayacağımızı ve konforlu hayatlarımızın bir bedeli olduğunu söylüyor. Söylediğim gibi; kitaptaki karakterler derinlikli olarak verilemediği için- çok küçük bir ihtimal, yazarın derdi de bu olmadığı için- aklımızdan çıksa da günah duygusu, cezalandırılma duygusu, ölümlü olduğumuz gerçeğinin, görece konforlu hayatlarımızın aslında her an dağılabileceği gerçeğinin kitabın atmosferine yedirilmesiyle oluşan bu his aklımızdan çıkmıyor. Bu arada, vampirler çok moda olduğu için kitabı okuyanlara günümüzdeki moda ve aşina rollerinin dışında, saf kötü, pis, uğursuz ve din dışı görünerek belki şaşırtıcı gelebilir; yine de vampir Barlow karakteri o son derece ilginç mektubuna rağmen yeterince derinlikli verilemediği için büyük bir etki yaratamıyor. Bu kitap Anne Rice'ın Vampirle Görüşme kitabının yanında sönük kalıyor ama atmosferi anlamında yine de vasatın çok üzerinde bana göre. Stephen King severlerin mutlaka okuması gereken eserlerden, yazarın en iyi eserlerinden birisi kesinlikle. Biz King okuyanlar- tabii onu en başarılı yani ilk dönem eserleriyle tanıyanlar zaten yarattığı karakterlerle değil, olay ve atmosfer yaratmadaki ustalığıyla seviyoruz onu. Korku Ağı, bu anlamda dört dörtlük bir eser olarak okunmayı hak ediyor...
Korku Ağı
Korku AğıStephen King · Altın Kitaplar · 20171,059 okunma
··
292 görüntüleme
Ebru Ince okurunun profil resmi
Okuduğum bir çok king kitabından daha arka sıralara koyduğumu ve zaman içerisinde unutulmaya yüz tuttuğunu söyleyebilirim ..bir cristine yada göz olmamıştı. .
Cem okurunun profil resmi
evet, bence de kuşku mevsimi, O, Mahşer, Ceset ve daha birçok eserin yanında sönük duruyor gibi..atmosfer anlamında iyi yine de bana göre...
35 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Özgür Köktürk okurunun profil resmi
Sanırım bu incelemede yazdıklarınızı bugünlerde ben de yaşıyorum. Bundan tam 17 yıl önce Hortlak kitabını okumuştum yazarın. Aynı kitabın yeni basımı olan Korku Ağı'nı okuyorum şimdi ve aklımda olayların canlılığına rağmen karakterler pek fazla yer etmemiş. Gerçi Peder Callahan Kara Kule nedeniyle artık yabancı değil :) Bir de yine yıllar önce Magicbox Star1 Tv zamanlarında Salem Kasabasına Dönüş isimli bir film izlemiştim ve bu kitabın filmi olduğunu okuduğumda fark etmiştim. Sanırım bu filmi de hemen hemen kimse pek hatırlamıyor çünkü hiç bir yerde denk gelemiyorum. Yazınız ciddi anlamda oldukça doyurucu ve güzeldi. Bu yüzden ayrıca teşekkür ederim :)
Cem okurunun profil resmi
Kule serisini okumadım hâlâ, ama bir çok karakterinin bir çok.kitapta olduğunu biliyorum. Bu kitabı da güzeldi, şu an yine sadece o karanlık his var aklımda.. aklımda kalan tek king karakteri hakkında çağrı kitabındaki johny.. sadist'teki karakterler...haksızlık da etmeyeyim düşünsem.bir kaç kişi daha gelir aklıma .. teşekkür ederim iyi okumalar
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.