Spoi içerebilir.
Kitabın çoğu yerini sinir olarak okudum. Vatanına bağlı, vatanını her şeyin önüne koyan Öğretmen Aliye geldiği kasabada etraftaki yardım ettiği insanlar tarafından vatan haini olarak ilan ediliyor. Sırf yüzünü peçeyle örtmüyor diye gavur, namussuz ilan ediliyor. Sevdiği adam Tosun, ne güzel de diyor: Namus kadının yüzünü açıp açmaması değildir. Din de peçe demek değildir!
Dinini her fırsatta savunan Hacı Fettah Efendi diye anılan adam, Yunan'ın köpeği olmuş ancak vatanına, dinine bağlı bir kadının namussuz diye adını çıkartıp, sokak ortasında kasaba halkını gazlayarak kadının ölümüne sebep oluyor. Ne çok isterdim, Kuva-yi Milliyeci Tosun ile Öğretmen Aliye'nin tüm zorlukları aşarak mutlu olmalarını. Yaşıyla yaşadıkları hiç adaletli değildi. Kitaptaki tüm karakterlere vardır bir sitemim.
Hocamın proje ödevi olarak incelememi istediği bu kitabı iyi ki de alıp okumuşum. Ortada ne proje kaldı, ne de hoca. Ancak kitabın hissettirdiği duygular hâlâ taptaze.
Aşk kervanı ıssız bir çölden geçer.
İşte mutluluk hayalinin en yükseğini birlikte kurduğu, kısa saatlerde cenneti, cehennemi dudaklarının dokunuşuyla Aliye'nin ruhunda yaşatan, bu harikulade yaratıktı. Bütün sevmek yeteneği, hayatının bütün anlamı bunda toplanıyordu.
Keyifli okumalar.