Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

288 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
30 günde okudu
Kalinizi açtırdınız mı?
Geliş filminin uyarlandığı orjinal eseri de barındıran, bu nedenle filmi izleyerek heyecan duyan bilimkurgu severleri de çekmek adına Geliş adıyla yayınlanan bu kitap aslında Ted Chiang'a ait novellette'lerin (uzun öyküler desek olur sanırım) bir derlemesi. İçerisinde bir tane de öykü bulunuyor. Öncelikle kitabın bir bütün olarak çok kaliteli olduğunu, her hikâyenin bir diğerinden farklı lezzette, bilimkurguya farklı noktalardan dokunarak sağlam anlatılar oluşturduğunu belirtmeliyim. Ben neredeyse tamamına hayran kalarak okudum. Özellikle Geliş filminin orjinal anlatısı olan Hayatının Hikâyesi yine çok iyiydi. Yine de kitapta, bence, çok çok daha iyi olan, okurken her satırınca hayran kaldığım bir hikâye daha vardı. Bu gibi derleme kitaplarda hep olduğu gibi listemi vereceğim ve az önce bahsettiğim bu hikâyeyi de listemin hemen başında göreceksiniz: 1- Yetmiş İki Harf 2- Hayatının Hikâyesi (Geliş) 3- Babil Kulesi Özel, çok özel olan, listeye koymadığım ama sıradışılığıyla takdirimi kazanan bir diğer öykü de Cehennem, Tanrı'nın Yokluğudur oldu. Önce bu öyküden kısaca bahsedeyim: Cehennem, Tanrı'nın Yokluğudur - İnançsız olmak nedir? Günümüzde bu olgu üzerine düşünmek çok zor değil, değil mi? Herkesin bu konuda kendince fikirleri, yorumları bulunabilir. Zira orada asla görmediğimiz ama varlığına inandığımız (kişiye göre değişecek şekilde inanmadığınız da olabilir) ilahi güçler ve onun çevresinde şekillenmiş bazı olgular var. Bazı kişiler için inanmak da bununla eş değer bir şekilde güçleşebilir. Peki, ya asla göremediğimiz varlıklar görünür olsaydı, güçleri ile bize bazı performanslar sergileseydi -aniden birisine şifa vermek, başkalarının canını almak vb.- ne olurdu? İnançsız biri böyle bir durumda inançlı olur muydu? İşte bu hikayenin vurucu kısmı burada başlıyor. Tam da şöyle bir soruyu arkadan arkaya zihnimizin derinlerinde soruyor: Bir kişinin Tanrı'ya inanabilmesi için tüm somut kanıtlar önünde olsa bile yine de inançsız olabilir miydi? Olursa neler yaşardı? İşlediği görünür ve kendi gerçekliğini kanıtlamış melekler, cennet, cehennem ve ilahi güçler kapsamındaki öte taraf ve Tanrı olgusunu kaybı neticesinde sıra dışı bir şekilde inançsızlığa kayacak şekilde yaşayan bir baş karakter ile anlatılmış muazzam ve sıradışı bir hikaye diyebiliriz. Yetmiş İki Harf - Tarzı ve kullandığı öğelerin sıradışı oluşu ile beni sarsan bir öykü oldu diyebilirim. İsimlerin ve onların sanatla birleştirilerek kullanılması, insanın çoğalması olgusunun bu ögelerle birleştirilerek işlenmesi her satırda biraz daha takdirimi kazandı. Her satır düşünce yüklü, her sayfa dolu doluydu. Sanırım hayatım boyunca unutamayacağım sayılı hikâyelerden birisi olacak. Hayatının Hikâyesi - Bu hikâyeden çok fazla bahsetmeye gerek yok. Geliş filmi ne kadar kaliteliyse bu öykü de en az onun kadar kaliteli ve vurucuydu. Okunmalı, okutturulmalı. Babil Kulesi - Okurken her saniyesinde, her satırında o sonsuz gibi görünen kuleye nefes nefese tırmanan kişi okur aslında, sizce de öyle değil mi? En tepeye çıkış ve şekliyle bizi yine nefessiz bırakan en dibe iniş... Sormak istiyorum, o kuleye tırmanıp da Tanrı'ya ulaşamayan var mıdır? Son olarak kitap kapanırken kalisini açtırmak isteyen kaç kişi oldu? El kaldırır mısınız? (Gördüğünüzü Beğenmek: Bir Belgesel)
Geliş
GelişTed Chiang · Monokl Yayınları · 2017285 okunma
·
91 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.