Oruç Aruoba’dari
‘mürekkep = kan’
, denklemine yaklaşan
bir mektup-kitap:
Bir sonraki gece
olmayabilecekken,
bıçak sırtında yazılmış,
bıçak gibi bir metin.
Nasıl anlatabilirim hissettiklerimi? Cümleler konuşuyor olsaydım boğazıma takılı kalırdı konuşamazdım. Oysa iyi ki yazabiliyorum iyi ki anlatmak için konuşmak gerekmiyor. İyi ki anlatırken elim titremiyor. Bu kitap kimdi beni en can alıcı sorusuyla yaktı. Gerçekten tanınmak için uğraştı mı insanlar sizi. Oğuz Atay'ın tutunamayanlar listesine bir kişi daha eklendi Oruç Aruoba ile birlikte. O da bir tutunamayan ve bunu o satırların her harfinde görebiliyorsunuz. Anlatmak için kendini ölmeyi bekleyen bir Selim Işık. Bu kitabın her cümlesi bu kısacık mektup binlerce sayfalık anıyı yaşatıyor içinde. Bir çok farklı duygu bir çok farklı hafıza kısacık bir mektubun satırlarında can buluyor.
Hani masallarda vardı ya — bütün erikler
“Kaf Dağı’nın ardında” olsaydı, o zaman sen de
bir “Zümrüd-ü Anka kuşu” bulup, sırtına biner,
yola koyulurdun...
Oruç Aruoba favori şairlerim arasına bu kısacık öyküsü ile değil kendisi ile yani gerçek kendisi o kimsenin görmediği ama satırlarında yaşayan o ruh ile hayatım boyunca benimle olacak bir anı bir hafıza ile yerinde olacak...