İnsan bazen kendi kabuğuna dönmek istiyor, bu sırada kendisini anlayan daha önce bu yollardan geçmiş birine sığınmak istiyor. İşte tam da o anlarda Didem Madak ve şiirleri yetişiyor imdada. Kibirsiz bir seni anlıyorumla geliyor.
Kendisi benim için "geç tanıdım erken kaybettim"dir.
Ben onu anlamaya ve tanımaya çalışırken o dünyayı çoktan terk etmiş meğer. Hangi zamanlarda olursa olsun her zaman ihtiyaç duyulan şiir naifliğini o kadar güzel taşımış ki şiir okurken aynı zamanda samimiyet duygusunu da hissettiriyor.
Sevdiğim şairler, yazarlar vardır ama Didem Madak'ın yeri o edebiyatçılar arasında bambaşkadır.
Belki de beni anlattığı içindir. kendimi, duygularımı anlatsam ancak onun kadar anlatırdım diyorum hep. Benim söyleyemediklerimi söylemesini seviyorum.
"Geçen yazı
Bir dut ağacının altında roman okuyarak geçirdim
Dut taneleri düşerdi sayfalara
Tıpkı tatlı bir yaz yağmuru gibi
Büyük taneli tıpırtılarıyla
Kendimi dut ağacının gölgesini yiyen
Bir ipek böceğine benzetirdim.
Ucuz teşbihler beyaz atlı prenslerdir Pollyanna
Bir şiire gelir
Ve onu bu hayattan kurtarırlar."
"Hayatımın üstünde imkansız kuşlar uçuyor."