Ölmek bir hak mıdır?uzun yıllar boyunca üzerinde tartışılan en önemli konulardan biridir ötanazi ki bu tartışmaların kökeni antikçağa kadar dayanır. birçok filozofun üzerinde düşündüğü, tartıştığı, pek çok fikir ortaya attığı ötanazi, günümüzde dahi yoğun bir şekilde -hukukçular ve sağlıkçılar başta olmak üzere- tartışılmaktadır. Gerçekten kişinin yaşamı, bedeni üzerinde tasarruf hakkı var mıdır, yaşam kutsal mıdır, yaşamın niteliği kişinin yaşamı üzerinde ne kadar etkilidir, gibi pek çok soru yüzyıllardır tartışma konusu olagelmiştir. Bazı ülkelerde ötanazi hoş karşılanmasına rağmen ezici çoğunluk ötanaziyi kanunlarında, anaysalarında yasaklamıştır. Ki ülkemizde de ötanazi kural olarak yasaklanmaktadır. Kural olarak diyorum zira bazı istisnai hallerde ötanazi’ye bizde de izin verilmektedir. Bu kural ve istisnalara geçmeden önce kitabın genel içeriği, yapısı ile ilgili bilgi vermek isterim.
Başlamadan önce belirtmem gerekir ki akademik yönü ağır basan bir eser olmasına rağmen gayet anlaşılır ve akıcı bir kitap olduğunu düşünüyorum. Bunda belki kitabın benim alanım ile de ilgili bir kitap olmasının da etkisi vardır ama belirli bir bilgi düzeyine sahip okurların da kitabı seveceğine kesinlikle inanıyorum.
baktığımız zaman kitap ilk olarak antikçağ düşünürlerinin intihar ile ilgili görüşleri ile başlamaktadır. İntihar ile başlanma nedeni de ötanazinin bir nevi istemli intihar olmasından kaynaklanmaktadır. özellikle pitagoras, platon, Aristoteles, stoacılar gibi ünlü kişilerin intihar ile ilgili düşüncelerine yer verilmiştir. kısaca değinmem gerekirse;
pitagoras: yaşam, tanrıdan gelen bir ceza biçimidir ve intihar ederek tanrının verdiği bu cezadan kaçmış oluruz.
Platon: burada ikili bir ayrım yapılmalıdır; platon ilk zamanlarda hiçbir şekilde intiharı tasvip etmeyen bir düşünür olmasına rağmen daha sonra en ünlü eserlerinden biri olan “devlet” te bir kişinin ölümünün kendisi için iyi olması halinde buna izin verilmesi gerektiğini söylemiştir ki bu iyi durumlar şunlar olarak belirtilir; tedavisi mümkün olmayan ve sürekli hastalık halleri.
Aristoteles: bu düşünür önceki iki düşünürden çok farklı bir nedenle intihara karşı çıkmaktadır. Ona göre intihar ne din karşıtlığıdır ne de bireyseldir. İntihar, devlete karşı bir saldırıdır.
Stoacılar: onlara göre ölüm ve yaşam zaten aynı şeydir. İntihar sadece önlenemeyen bir kötülükten kaçıştır. Hatta stoacılık okulunun kurucusu zenon’un 98 yaşında iken şiddetli acı nedeniyle intihar ettiği bilinir.
Seneca: bu düşünüre göre intihar, insanların ve hastalığın insafsızlığından kaçmak olanağı veren büyük bir özgürlüktür. Mamafih Seneca idama mahkum edildiği zaman bileklerini keserek intihar etmiştir.
Epikürosçuluk : işte günümüz laik hukuk sistemleri temelini bu düşünceden almaktadır. Bu düşünceye göre yaşam ne olursa osun değerlidir ve bu sebeple intihar etmek akıllıca değildir.
Düşünürlerin fikirlerine baktıktan sonra ötanazi kelimesinin antikçağ’dan gelen kökenine bakacak olursak : ötanazi yunanca bir kelimedir ve “eu”(kolay/iyi) ve “thanatos” (ölüm) kelimelerinden oluşur ve “iyi ölüm” anlamına gelir. Ötanazi kelime anlamı olarak dayanılmaz acı içinde olan ve iyileşmesi mümkün olmayan hastanın talebi üzerine ilaç enjekte ederek yaşamına son vermek olarak tanımlanıyor. lakin bu dediğim aktif ötanazi. pasif ötanazide hasta tedaviyi reddediyor veya tedavinin durmasını istiyor. bir nevi kendisinin ölüme terk edilmesini istiyor diyebiliriz. Bu ayrıma ilerleyen kısımda değineceğim. Antikçağda ötanazi intihara eş tutulmuştur hatta büyük filozof sokratesin ölümünü intihar addederler.
Peki ölüm hakkı ile ilgili ortaya çıkan tezler nelerdir? Burada esasında üç tez ön plana çıkmaktadır;
-yaşamın kutsallığı tezi
-yaşamın dokunulmazlığı tezi
-yaşamın niteliği tezi
Yaşamın kutsallığı tezi esasında dini bakış açısının bir ürünü olmasına rağmen daha sonrasında laik bakış açısı tarafından da benimsenmiştir. Burada esas olarak insan yaşamının kutsal olduğu bu nedenle de intihar, ötanazi, öldürme gibi fiillerin cezalandırılması gerektiği savunulmaktadır. Özellikle İslamiyet ve Hıristiyanlık dinleri başta olmak üzere pek çok dinin ötanaziye bakış açısı kitapta detaylıca anlatılıyor olmakla birlikte kısaca belirtmek gerekir ki tek tanrılı dinler yaşam üzerinde tasarruf edilmesini yasaklamaktadır. Zira yaşam kutsal ve vazgeçilmezdir. İnsanın kaderi, ne zaman doğacağı ve öleceği tanrı tarafından önceden belirlenmiştir. bunu değiştirmeye kalkışmak tanrının kurallarına karşı gelmektir ve bu durum ahiret hayatında cezalandırılacaktır.
Yaşamın dokunulmazlığı tezine bakacak olursak, bu tez dini değil akli nedenlere dayalı olarak savunulmaktadır. Doğal hukuku merkezine alan bu teze göre insan, insan olma özelliğinden dolayı bazı haklara sahiptir ve bunlar dokunulamaz ve devredilemez haklardır ki bu haklardan en önemlisi yaşama hakkıdır. Bu nedenle ötanazi ve intihar bu teze göre de yasaklanmıştır.
Son olarak yaşamın niteliği tezine bakacak olursak, bu teze göre ölme hakkı yani ötanazi bazı durumlarda tanınmalıdır. Zira eğer kişinin kişisel bütünlüğü zedelenmişse ve başkalarına muhtaç bir durumda ise, ölmek yaşamaktan daha az acı verici olacaksa bu durumda zaten yaşamın niteliği azaldığından dolayı yaşamı sürdürtmek de bir işe yaramayacaktır. ABD yüksek mahkemesinin bu yönde vermiş olduğu bazı kararlar da bulunmaktadır.
Ötanazi konusundaki en önemli hususlardan biri de aktif- pasif ötanazi ayrımıdır. Aktif ötanazide hastaya ani ölüme neden olacak ölümcül dozda ilaç enjekte edilmektedir. Pasif ötanazide ise hastanın bir müddet yaşamasını sağlayan yaşam destekleyici tedaviyi sunmayarak veya sona erdirerek ölümü hızlandırmak söz konusudur.
*tıp camiasında önemli bir yeri olan Hipokrat yeminine baktığımız zaman, bu yemin hekimlerin hastalarına ölümcül ilaç vermelerini yasaklar ama tedavinin ihmal edilmesini açıkça yasaklamaz. Yani bu yeminde aktif ötanazi yasaklanmış olmakla birlikte pasif ötanazi yasaklanmamıştır.
*pasif ötanazi daha kabul gören bir ötanazi biçimidir. Bunun iki nedeni bulunur; ilk olarak aktif ötanazide hasta sadece tek bir hak öne sürer: ölme hakkı. Oysa pasifte hasta hem ölme hem de beden bütünlüğünü koruma hakkından faydalanmaktadır. Bir diğer nedeni ise ölümcül dozda iğne yapılmasının tedavinin kesilmesinden çok daha fazla intihara yakın görülmesidir.
Türk hukuk sisteminde aktif ötanazi hiçbir şekilde kabul edilmiyor olmakla birlikte pasif ötanazi uygulanması mümkündür lakin bunun da bazı şartları bulunmaktadır; kişi temyiz gücüne sahip olmalıdır (akıl hastalığı bulunmaması ve reşit olması) ve tedaviye başlamadan önce bu isteğini ifade etmelidir. Tedaviye başladıktan sonra artık hekim tedaviyi kesemeyeceğinden mütevellit, tedavi sonrası pasif ötanazi talepleri kabul edilmemektedir. Eğer edilirse hekim, tck ‘da düzenlenen kasten öldürme suçunu işlemiş olur.
Ötanazide bir diğer önemli ayrım da istemli- istem dışı ötanazi ayrımıdır.
*istemli ötanazide hastanın bilinci açıktır ve kendi iradesiyle bunu istemektedir. İstem dışı ötanazide ise hastanın ötanazi hususunda fikri alınmadan, hastalığın hastanın bilincini kaybetmesine neden olduğu durumlarda veya koma, bitkisel hayat gibi durumlarda uygulanır.
Burada önemli bir noktaya dikkat çekmek gerekir. Ötanazi adı altında anılsa da esasında ötanazinin amacından çok uzak bir tür vardır ki o da istemsiz ötanazidir. Ötanazinin kötüye kullanılması başlığı altında bunu görüyoruz. Bu kurum nazi almanyasında kullanılan bir kurumdur. Kişinin iradesine hiç bakılmadan ölümcül hasta veya sakat olması nedeniyle öldürülmesidir. Nazi almanyasında pek çok cinayet ötanazi çatısı altında işlenmiş hatta bununla ilgili de 1939 senesinde ötanazi kampları kurularak pek çok kişi öldürülmüştür. Bu kampların başlıca amacı ari ırkını yaratmak olmakla birlikte diğer bir amacı toplum için faydasız olan hastalar, sakatların ortadan kaldırılması ve tıp ekonomisindeki çökmeyi engellemektir. Bu durum en başta insanlık dışı olmakla birlikte hukuka ve insan haklarına saygılı hiçbir hukuk devletinde kabul edilemez konumdadır.
Genel olarak kitapta anlatılanlar bu olmakla birlikte ulusal- uluslar arası pek çok mahkeme içtihatlarına da yer verilmiştirBen pek çok yeri not alarak okudum ve gerçekten tıp olsun hukuk olsun çok güzel şeyler öğrendim. tıp hukuku ile ilgilenenlere, ötanaziye merak duyanlara kesinlikle tavsiyemdir.
incelemeler genelde okunmuyor ama olur da bir gün merak eden olursa kitabı, birazcık da olsa katkım olmuş olur :)