Hakkari’de Bir Mevsim
İnsan ancak ölüme tanık olduğunda hayatın gerçeğiyle yüzleşmeye ve etrafındakilerin idrakına varıyor. Ölüm, hastalıklar, sefalet gösteriyor hayatın bir başka yüzü olduğunu bize içimizi deşerek.
Bu kitap bir Öğretmen olarak benim en çok empati kurmaya çalıştığım ama asla kuramayacağım bir coğrafyada öğretmenlik yapmış bir karakter tarafından yazılıyor. Asla empati kuramıyorum çünkü hiç böyle bir ortamda, o şartlarda çalışmadım. Zaten kitabın ‘önsöz’ bölümünde de; bu kitabın içindeki koşulları gerçekten anlayabilmek için bu şartları yaşamış olmanız gerektiğini söylüyor size.
Yazarımız sadece bir mevsim yaşıyor o köyde: kış mevsimi… Karın 6 ay yerden kalkmadığı o çetin kış mevsimi… Ve yaşadığı, tanık olduğu her şey hem onun hayatında hem de bizim gibi “okuyucular”ın hayatında eminim büyük etkilere sebep olmuştur.
Yazım şekli olarak şiirsel bir biçimi var. Dizelerden oluşuyor kitap. Düz yazılardan değil… Ancak anlatımı çok sürükleyici. Çok kısa bir sürede bitirtiyor kendini.
Kitabın en çok etkilendiğim alıntısını sizlerle paylaşmak istiyorum ve okumayı düşünenlere hem tavsiye ediyor hem de keyifli okumalar diliyorum.
“Alaaddin geliyor. Gece.
Hoca, benim kardeş hasta, diyor.
Nesi var? diyorum.
Ateşi var çok, diyor. Ölecek.
İlaç vereyim mi? diyorum.
Hayır, portakal ver, diyor.
Portakal yememiştir hiç.”