Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

592 syf.
·
Puan vermedi
·
16 günde okudu
Ruhun Dirilişi: Vicdan, Adalet, Merhamet
Diriliş, Tolstoy’un yetmişinde kaleme aldığı ve ölümünden önce yayınladığı son büyük romanı. Hesaplaşmaları içinde en çetin ve sert olanı aynı zamanda. Romanı 1899’da yayınlanmaya başlasa da O, 1889’un aralık ayında “Koni’nin romanı” diyerek ilk satırlarını yazmaya başlamış. Koni’nin romanı diyor çünkü romanın kurgusunun esinlendiği olayı, arkadaşı Koni, 1887’nin Haziran’ında ona meslek hayatının en tuhaf hikayesi olarak anlatmıştı. Tabi bu olayı birebir alıp anlatmamış Tolstoy, ancak hikâyenin ana omurgası bu olayda saklı. Tolstoy’un bu öyküden bu kadar etkilenmiş olmasında muhtemelen vicdanının da payı vardır. Çünkü o da gençliğinde halasının evindeki bir hizmetçiyi ayartarak genç kızın hayatını değiştirmişti. Anlatılan trajik öyküyle birlikte vicdanı onu bir hesaplaşmaya çağırmış olmalı. Kurguda ayrıca Tolstoy’un inancıyla hesaplaştığını da söyleyebiliriz. Tolstoy, bir ara (2-3 yıl kadar) dini vecibelerini yerine getiren bir Ortodoks profili çizse de sonrasında bir şeylerin yanlış olduğu, gerçek Hristiyanlığın ve İsa Peygamber öğretisinin kilisedeki gibi olmadığına yönelik itirazlarda bulunmaya başlıyor. Zamanla bu itirazların tonu ve şiddeti de artıyor. Kimi zaman idare edilse, görmezden gelinse de kimi zaman bu tutumu eleştirilse de ona yönelik bu konuda net bir adım atılmıyor. Ancak Tolstoy bu fikirlerini Diriliş’te de açımlayıp kilise ayinlerinin bazı sembolik ritüellerini de alaya alarak anlatınca hem kitabı hem de kendisi aforoz edilmiş. Tolstoy’un çok etkilendiği arkadaşı Koni’nin anlattığı olaya bakarsanız, olayın ana karakteri hayatı mahvolan Rosalie Oni’dir. Ancak ben merkezli bir yazar olan Tolstoy, diğer romanlarında olduğu gibi yine kendisini bu romanında da bir karakterle var ettiği için biz romanı, Tolstoy’un romandaki yansıması Nehludov’un penceresinden takip ediyoruz. Nehludov, Tolstoy’un kendi hayatından anılar ve fikirler yüklediği, aynı zamanda yaşamsal olarak kendine benzer bir statüde kurguladığı baş karakteridir. Tıpkı Tolstoy gibi kösnüllüğüne yenik düşerek birilerinin hayatını etkileyen, mülkiyetle problemli ancak mülkiyetin sağladığı rahat hayat koşullarından da vazgeçemeyen, fikri ve yaşayışının zıtlığının doğurduğu kıskaçta rahatsız bir biçimde yaşayan, hayatının kötü gittiğini fark ettiği zamanlarda “yeniden doğuş” dediği temiz bir sayfa açarak kendine yeni kurallar belirleyen, bu kuralları bir deftere not alarak bağlı kalacağına dair sözler veren, ayrıca günlük tutarak hayatının gidişatını, tüm bu “yeniden doğuş”larını günlüğünde anlatan biridir. Romanın olaylar başlamadan önceki kısımlarına bakarsak, toplumun insanı öğütücü etkisi üzerine odaklanıldığını görüyoruz. İki ana karakterden Katyuşa, güzelliğinin bedelini sürekli istismar edilerek, arzunun nesnesi olarak ödüyor. Ne kadar ayakta kalmaya çalışsa da direnemeyip kendini bataklığın akışına bırakmış. Nehludov da şiir ve felsefeyle ilgilenerek kendi özgün fikir dünyasını kendi özgün karakterini oluşturacakken bunun toplum tarafından ilgi ve kabul gören bir şey olmadığını görüyor. Toplumun ilgi gösterdiği, onadığı şey ise; aynı, dürtüsel ve basit olmak. Bu yüzden kendi fikri olmasının yorucu ve direnç gerektiren bir şey olduğunu gördüğünde Nehludov, kendine inanmaktan vazgeçerek başkalarına inanmayı, başkalarına dayanarak kimliksiz-kişiliksiz yaşamayı tercih etmiş. Çünkü böyle yaptığında etrafından yargılanmak yerine övgü aldığını görüyor. Yani kolay olanı seçiyor, kişilikli-karakterli olup kendi fikirleriyle sert esen toplum rüzgarına karşı gelmek yerine kalabalıklar içinde kaybolarak, aynılaşarak, basit ve dürtüsel hayatı yaşamaya başlamış. Bu tercihiyle askerlik görevine de başvuran Nehludov, dürtüsel olanı şehveti şiddetle birbirine katıp hazzı hızla yaşamış. Romandaki ifadeyle “Ahlaki bağlarından sıyrılmış bu şehvet adamı” nın kendi yolunda giden bir başkasını yolundan ederek topluma, “ahlaki bağlarından sıyrılmış”, ümidini ve insanlara olan güvenini kaybetmiş yeni insanlar armağan etmesi çok olası hale geliyor. Burada bireysel bozulmanın salt münferit bir halde kalmayan domino etkisini görüyorken, genel olarak Tolstoy’un bu iki ana karakterinin gelişim tarihçesini özetle anlattığı bölümlerde en çok dikkat çeken şeyse; hayata temiz, enerjik ve gelecekten ümit dolu bir halde başlayan kişilerin, toplumun batağa çeken kötü tarafının anaforuna kapılarak öğütülmüş olmaları. Bozucu etkisiyle ‘hayvani insan’ın ‘ruhsal insan’a üstün gelmesi... Tolstoy’un kendi hayatına bakarsak bu büyük savaşıma odaklanmasını anlayabiliriz. Çünkü kendi hayatı da bu savaşımı vererek geçiyor. Eser, bir adamın, vicdanının etkisiyle ruhunun uyanması sonucunda çıktığı arayışı konu ediniyor. Bu arayış; vicdanın, adaletin, merhametin arayışı. Ancak bunun nahif bir arayış olduğunu söyleyemeyiz. Aksine sert, yergi ve ironi içeriyor. Ayrıca bu arayışa dünyadan hoşnutsuzluklar ve anlam arayışı da dahil ediliyor. Tolstoy, karakteri Nehludov aracılığıyla suçu ve suçluluğu sorgularken, yakın döneminde yaşanmış zulüm dolu adaletsizlikleri birer örnek olarak peş peşe kurguya dahil edip yargılama, ceza, infaz ve ıslah nasıl olmalıdır üzerine de sorularını derinleştiriyor. Yargı sisteminden başlattığı sahnelemeyi infaza kadar götürüyor. O sahneleri, atmosferi etkili bir biçimde anlatabilmek için dersine de iyi çalışmış. Kurgusunun detaylarını iyi bir biçimde oluşturmak için Tula Mahkemesi Savcısı arkadaşının yardımıyla hapishaneleri ziyaret etmiş, tutuklularla konuşup hukuk sisteminin işleyişini incelemiş. Edindiği izlenimlerin de katkısıyla bol bol hapishane, suçlu örneği ve bunlara dair detaylar sunuyor okuruna. İlkin yargılamadaki yapısal bozukluğu gözler önüne seriyor. O dönemin Rusya’sında yeni geçilmiş olan jüri sisteminin yetkinliğini tartışmaya açıyor. Zaten verilen alt bilgiye göre dönemin kimi gazetelerinde ‘temelleri yıkmak’ deyimiyle eleştirilmiş sistem. Karakterler üzerinden sisteme dokundurmalar yapılırken, kurgusal olarak da olayların gelişiminde ‘sistem adalete ne kadar hizmet ediyor acaba?’ sorusunu soruyoruz. Misal; bir jüri üyesi sanıktan fiziksel olarak hoşlandığı için hissi davranıp bütün karar haklarını sanığın lehinde kullanabiliyor. ‘Vakit geç oldu, eve geç kalındı’ diye apar topar verilen bir kararın yine bir o kadar önemli sonuç kısmı aceleyle ehemmiyet gösterilmeden yazılabiliyor ve böylece nihayete bağlanan yargılamanın sonucu bir insanın akıbetini belirliyor. O kişi suçluysa suçsuz ilan edilebiliyor. Suçsuzsa da suçlu bulunup hayatı elinden alınabiliyor. Aslında genel değerlendirirsek romanın katmanlı bir yapısının olduğunu söyleyebiliriz. Nehludov’un dirilişi, uyanmaya başlamasıyla kademe kademe olur. Özelden genele geçiş, bireyselden toplumsala varış vardır. Bu önce bir mekandaki yapısal bozukluğu fark edip yavaş yavaş bütün her şeyin göze gelmesi gibidir. Önce bir uyanış gerçekleşir, kendini sorgulama, yanlışlarını görme, sonra ilgili birimdeki bozukluğu fark etme, sonra o ünitedeki çarpıklıkları görme daha sonra bütün yapıdaki her şeyin dikkati celp etmesi. Katyuşa olayıyla benliği uyanan Nehludov, her şeyi sorgular, kendi hayatını ele alır, yaşamını tiksinircesine eleştirir, sonrasında yavaş yavaş toplumdaki çarpıklıklar gözüne gelmeye başlar. Başka davalara baktıkça daha da rahatsız olur. Yapacak bir şey yok, artık benliği uyanmıştır bir kere. Nehludov’un kurgudaki yeri de bu iş için çok müsaittir. Davayı; davalı ve iddia makamı arasında pasif bir yargılama pozisyonunda takip ederek etkili olacak son sözü söyleme, karara etki etme makamından takip etmek. Üçüncü bir göz olarak olayları takip edip nihai sonuca varmak. Bir nevi okurun pozisyonu da böyle değil midir aslında? Benliği uyandıktan sonra cezaevine gidip geldikçe oradaki başka mahkumlara denk gelir, gördükleri-duyduklarına karşı sessiz kalamaz. Davalarla ilgilenmeye başlar. Okur, onunla birlikte adaleti arama, adaleti tesis etme yolculuğuna çıkmıştır. Katyuşa davası küçük ölçekte, münferit bir olay olarak kalmıştır artık. Kurguda da buna yönelik bir kırılma olur zaten. Nehludov’un Katyuşa ilgisi eski boyutundan ‘bir sözü yerine getirme’ durumuna kadar evrilir. Sadece cezaevinde de değil köylerdeki adaletsizlikler ve sefil yaşam da artık gözüne gelmeye başlar Nehludov’un. Daha önce bunu nasıl göremediğine, idrak edemediğine yanar. Benliğin uyanması, eyleme geçmeyen düşüncenin uyuşukluktan kurtularak kendini sakınmayan bir aksiyon çabasına dönüşmektedir artık. Bu uyanmada göz açılmış, ruh sarsılmış, vicdan hareketin enerji kaynağı olmuştur. “Toprak kimsenin malı değildir. Herkes, hava, güneş, su üzerinde olduğu gibi toprak üzerinde de aynı hakka sahiptir” görüşüne inanan Tolstoy, karakterine de harekete geçtiği bu dönemde gereğini yaptırır. Hayatında tam olarak yapamadığı şeyleri, harekete geçiremediği fikirleri kendine yakın olarak oluşturduğu karakterler aracılığıyla ortaya koymuş, sözse onlara söyletmiş, eylemse yaptırmış. Bu dikkat çekici tarafı Tolstoy’un. Belki de böylece fikirleri ve eylemleri arasında sıkışıp kaldığı gerçek hayatında yüreğini soğutuyordu ya da fikri devamlığı ve tutarlılığı için bir tür diri kalma yoluydu bu… Nehludov’un köylüleri toplayıp onlara topraklarla alakalı yaptığı teklif ve köylülerin tepkileri, Tolstoy’un kendi hayatında yaşadıklarıyla oldukça benzer sahnelerdir. Bu roman, Tolstoy’un diğer romanlarından daha farklı bir yerde. Bireylerin birer figür olarak kaldığı, daha çok toplumsal olanın sorgulandığı, bir derdin, bir arayışın romanı. Diğer romanlarına göre daha direkt konuşan, sözüne odaklanmış bir yazarı görüyoruz. Sözü uzatacaksa da bu konuyla, kurguyla alakalı oluyor, konuyu dağıtmadan kurgunun içinde kalarak ilerliyor. Diğer romanlarındaki aşkı-tutkuyu da göremiyoruz bu romanında. Burada aşk-tutku yerine ana sürükleyici vicdan. Romanda Katyuşa, Nehludov’u tutuşturan kıvılcımdır, onun vicdanını uyandırmak için vardır adeta. Nehludov, Katyuşa’yla uyanır ondan sonra aleme karşı sevgi ve merhamet duymaya başlar. Katyuşa onun hem uyandığı hem de öğrendiği yerdir. Nehludov, onunla parçadan bütüne erer. Ancak Nehludov’la Katyuşa arasında kurulan ilişki için (romanın finalini de düşündüğümüzde) kurgunun yüzeysel ve ikna edici olmayan tarafı diyebiliriz rahatlıkla. Karakteri Nehludov’a büyük anlamlar aratan Tolstoy bunu ne kadar önemsemişti acaba? Kapanışı Nehludov’un uzun zaman arayıp bulamadığı Hz. İsa’nın Petrus’a verdiği o yanıtla yapıyorum: “Birbirimizi her zaman, sayısız defalarca bağışlamalıyız, çünkü suçsuz, başkalarını cezalandıracak, düzeltebilecek durumda insan yoktur.”
Diriliş
DirilişLev Tolstoy · Can Yayınları · 201917,2bin okunma
··
1 artı 1'leme
·
8,5bin görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Eylül Türk okurunun profil resmi
O muhasebenin içinde hissettim. Yine eserin kılcallarına ulaşmış, bütün arka bahçelerini görmüşsünüz Emin Hocam... Bir insanın vicdanıyla konuşması hangi yönüyle olursa olsun tanıdık geliyor... Derin oyuklardan süzülen kirli akıntılar, uyanışın debisinden, hakikatin kanat sesinden havadisler getiriyor bize. Vaktinize bereket :)
Emin K. okurunun profil resmi
İnsanın derinlerine yapılan her yolculuk dikkate değer. Bir vicdan taşıyan onunla muhakkak muhasebe yapıp kendince çekişmiştir. Sonrasındaki fark; kimi onu susturmayı öğreniyor kimiyse sesini iyice açıyor. İnsanın insan kalabilmesi için o kiri pası alacak suyu akıtması, vicdanını çalıştırması gerekiyor. Okumayana dahi o muhasebe durumunu yaşattıysa boşa gitmemiş demektir yazılanlar. Hele de anlama gayreti için olan muhataplar bulunca emeğe değiyor da. Vakit ayırıp ilgiyle okuduğunuz ve sözleriniz için teşekkürler Eylül Hanım. Bilmukabele :)
Alain okurunun profil resmi
Henüz bitirmedim, ama beni etkiliyor hemde oldukça , yazınızı da okudum ve tam tahmin ettiğim gibi biryerden esinlenilmiş ve kendinden parçalar eklemiş . Tahmin ettiğim gibi dedim çünkü okurken gercekten bende hissettim.
Emin K. okurunun profil resmi
Etkileyici olması aslında evrensel oluşuyla da alakalı bence. Sadece Rusya özelinde değil de insanın olduğu her yerde adaletsizlik, adam kayırmaca ve zulüm var maalesef. Burada bunları odağına alan ve konusundan pek sapmayan etkileyici bir anlatım var. Tolstoy'un hayatına temas eden noktaların olması da işin ayrı boyutu tabi. Ancak Tolstoy'un büyük romanlarında da bu ortak nokta hep var.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.