Durmadan taşırdım yanımda üç şeyi
iri çakıl tanelerini, çatlamış bir narı
bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
ipekten çalınmışumutlarla taşırdım
ah sevgilim derdim,
ölüm ne kadar çoktu yaşadığımızda.
Bize hep beyaz mendil sallayan
ölüm ki,
iki kapısında haki bir yalnızlık
dikilirdi
ve hatırlatırdı bize, güz kuşlarının
uçup gittiği denizleri.
Bense, yulaf kokan dağlı ellerinde
dolaşmak gibi kolaydır sanırdım
Yaşamak ve sana kansızbir gökyüzü getirirdim
getirebilsem ah,
avlusunda çocukların korkmadan oynadığı
lalelerle donanmış simli bir gökyüzü.
Bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
çatlamış bir narı, unutmadım...