Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

450 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Sabah oldu. Uyandınız. Akşamdan rahat ve güzel bir uyku çekmişsiniz. Vücudunuz esnek ve ruhunuz huzurlu. Yani mutlusunuz. Hemen kalktınız ve kendinize güzel ve sizi rahatsız etmeyecek bir kahvaltı hazırladınız. Kahvaltınızı yaparken biraz sosyal medyada dolaşıp günün popüler haberlerine bakıp, sevdiğiniz haberlere göz gezdirdiniz. Hava sıcak ve akşamdan terlemişsiniz, ılık bir duş aldınız. Balkondan dışarıya bakıp, biraz kitap okudunuz; yanında bir bardak çay ya da bir fincan kahve. Kitap okumanın verdiği huzurla vücudunuzdaki stresin azalması ve duygularınızdaki gevşemeyle birlikte kendinizi daha hümanist hissederek barış, huzur ve kardeşlik içeren paylaşımlar yaptınız sosyal medyada; kendinizi sorumlu hissederek. Sonra evde sıkıldınız çünkü siz huzurluydunuz ama biliyordunuz ki ülke olarak mutsuzdunuz ve kendinizi yaşamış olduğunuz sahil kenarı kasabasının deniz kenarına atarak yürüyüşe çıktınız. Kulaklıkta hafif tempo ama manalı şarkılar. Yüzünüzde güleç bir ifade. Biriyle temas edecek olsanız, -bazen bir kahve aldığınız çalışan bazen de o kahve sırasında bekleyen müşteri olabilir- gayet nazik ve insancılsınız. Birkaç manzara fotoğrafı -kahvenizi aldığınız ünlü markanın logosu görünmeli- ve manalı sözler içeren paylaşımlar. Aynı döngünün güneşin batışına yakın bir saatte çıkıp, tekrarlandığını da hayal edebilirsiniz. Ama yaşamak için para kazanmak zorundasınız ve para kazanmak için çalışmak. Bütün gün her şey güzeldi. Gayet insancıl, nazik ve mutluydunuz. Bir parça entelektüel olduğunuz da söylenebilir. Hatta Cumhuriyetçi, hürriyetperver ve küresel postmodern bir insansınız. Ama… Sosyolojik olarak kendini millet kabul eden insan topluluğunun bir parçasısınız; bu parçanınsa büyük bir kısmı kendilerini yönetmesi, koruması ve refah bir yaşam sürmelerini sağlaması için yetki verdikleri devletin çatısı altında mutsuz mutsuz ve gayri refah bir yaşam sürüyorlar. Siz de böyle bir devletin memurusunuz. Üzerinize memuriyet üniformasını giydiğiniz andan itibaren o mutsuzluğun size sirayet sirayet etmeye başladığını fark edersiniz. Huzursuz olmaya başlar, ruhumuzun bedeniniz içerisinde sıkışmaya başladığını hissedersiniz. Yine de hala modern ve hümanist bir insan olduğunuzu düşünerek görevinizi liyakatle yerine getirmek istersiniz. İlk temas ettiğiniz insanın yorulmuş ruhu, bozulmuş psikolojisi sizi çileden çıkarmaya yeter ve bu bütün gün boyunca devam eder. Bir yerden sonra o üniformayı her giydiğinizde psikolojisi bozuk bir memuru oynamazsanız karşılaşacağınız muhtemel psikopatlara karşı rasyonel bir sosyopat rolüne bürünmezseniz hem işinizi yapamazsınız hem de temas ettiğiniz her insanın bozuk psikolojisi altında ağır bir şekilde ezilirsiniz. Ayrıca bu eziklik zaman içerisinde devletin memurunun mağdur duruma düşmesinin utancıyla zalimce bir şiddete de evrilebilir. Bunu fark ettiğiniz andan itibaren siz de artık bir “Oyuncu” olmuşsunuzdur. Buraya kadar anlattığım her şey gerçek hayata dair bir gözlemdi. Erhan BENER de Oyuncu’da, hepimizin birer oyuncu olduğunu ve günlük yaşantımız içerisinde birden farklı pek çok role büründüğümüzü derin bir psikolojik tahlille birlikte anlatmaya çalışıyor. Roman, kendi romanını yazan bir yazarın yaşadıkları ve hissettiklerini, gerçeğin öyküsünü okuyoruz. Neyse! Ben hazırlanıyorum; üniformayı giyeceğim. Günlük yaşam içerisindeki rollerimden birine bürünerek oyunumu liyakatle oynamaya gidiyorum.
Oyuncu
OyuncuErhan Bener · Everest yayınları · 201827 okunma
·
343 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.