Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Gece yarısı olmuştu. Hepimiz yorgunduk. Ayakta duramıyorduk. Halka olup bir yerde oturmuştuk. Zifiri bir halka, her yer karanlık ve boşluk. Başlarımız göğsümüze düşmüştü. Uyku, saçlarımızdan içimize girmiş yüzümüze doğru hızla yayılıyordu. Kışın karların içinde kalan çaresiz evler gibi sihirli bir uykunun ya da yakaza halinin içine gömülmüştük. Solgun bir gül gibi titriyorduk. Tıpkı taşların arasında emniyet içinde yaşayan ve gül olmaya özenen menekşenin güle dönüştükten sonra daha ilk fırtınada yerlere serilip, başını eğip, son sözlerini söylemeye hazırlandığı gibi garip, yenilmiş ama kimselerin görmediğini görmenin eşiğindeydik. Dünya, çakıl taşları gibi her yanımızı acıtıyordu. Kurtulmak istiyorduk. Ama o, kılık değiştiren Hariri’nin Ebu Zeyd’i gibi her seferinde bizi kandırıyor, en zayıf yerimizden içeriye süzülüyor, bir ömür peşinden koşturuyor ve yanıltıyordu.
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.