Bu kitap hakkında bir şeyler karalamak istedim. Fakat ne karalayacağım? bilmiyorum ki, ama kendime kızdığımı söyleyebilirim, kendime kızmamın sebebi ise bu kitabı fazlasıyla erteledim.
Nedeni kısa kitap sevmeyişimdi. Nitekim kısa kitaplar da kitaplar dolusu duyguları yaşatabiliyormuş, kısa kitaplar da acıyı, üzüntüyü, pişmanlığı, şevheti, KORKU'yu iliklerine kadar hissettirebiliyormuş. Aslında bunu
Kör Baykuş kitabında deneyimlemiştim bu kitapla daha da pekiştirmiş oldum.
Bu kitabı okuduğum sırada ya da daha doğru deyişle bu kitabı yaşadığım sırada
Korkuyu Beklerken hikâyesi yadıma düştü. Aralarında fazlasıyla benzerlikler vardı bana göre.
Kitabı okurken bir tarafın korkusundan, acısından zevk duyuyorken, diğer tarafın korkusundan, acısından, ezilişinden üzüntü duyuyordum.
Bir tarafta hakedilmiş bir korku varken, diğer tarafta hakedilmemiş bir korku ve korkunun sonucunda yaşanılan,eziyetler, üzüntüler ve acılar vardı.
Peki hangi kitap korkunun doğurduğu sonuçları hakediyordu?
Ben de bu sabah bitirdim sonunda dut yemiş bülbül gibi ağzım açık kaldım aaaaaa diyebildim ben şok ama bilinmeyen kadınin mektubundan sonra buda muhtesem ötesi idi korkuyu beklerkendeyi de listeme aldım 🙂😉🌹💙
Muhteşemdi, az önce bitirdim hatta ağladım. Zweig ikinci kere ağlatıyor beni. Bilinmeyen bir kadının mektubunu okurkende böyle olmuştu. Korku kitabı beni çok etkiledi.