Çünkü Augustinus'un dönmek istediği Tanrı insanı insan doğasıyla yaratan Tanrı'dır. Ebedi huzuru, dünyevi bir hayat yaşamakla kazanmak imkansızdır; çünkü yeryüzünde yaşayan Tanrı'nın insanları sürgündedir. İnsan kendi hafızasının bilincine varırsa, Tanrı'nın izlerinin orada olduğunu görür. Hafıza birey ile evren arasındaki kavşak noktasıdır, insanın kendisini anlaması için bütün malzemelere sahiptir. Sadece geçmiş olayların bir deposu değildir, gelecek olayların da anlamlandırılmasında önemli bir işleve sahiptir. İnsan hafızasıyla geçmişi ve geleceği şimdide birleştirebilir ve kendi üstündeki gerçekliklerin bilincine erişebilir. Augustinus'un Tanrı'yı hafızada bulana kadarki düşünme süreci, akıl yürütmeleri, sürekli şüpheye düşmeleri, bu yüzden kendi kendisini sorulara boğmaları aslında tamamen pagan dünyanın sorgulama teknikleridir; daha sonra geliştireceği Tanrı devleti fikri de Stoacıların dünya devleti tasarımından etkilendiğinin bir göstergesidir, ama ne olursa olsun Augustinus'un vaftizinden sonra antik çağa özgü düşünüş biçimi özünü koruyarak kendi içine çekilmiştir ve yeniden açılacağı mecrayı bekler haldedir.