"İnanın, gerçek aşk ölümsüzdür, sonsuzdur, hep kendi kendine benzer; eşittir, arıdır, şiddetleri, kanıtları yoktur; saçları ağarır, gönlü hep gençtir."
"Acı sonsuzdur, sevincinse sınırları vardır."
"Başkalarının mutluluğu artık mutlu olamayacakların sevinci olur."
Yazar bu kitap üzerinde diğer eserlerine kıyasla daha uzun ve daha özenle çalışmış. Ve yazarın en çok okunan kitabı olmasından da anlaşılacağı üzere emeklerinin karşılığını almış gibi görünüyor. Etkileyici ve kesinlikle sadece basit bir aşk romanı deyip geçilmemesi gereken bir eser..
İlk görüşte aşık olan, tanıdıkça aşkı daha da büyüyen Felix..
Felix, kolay ve mutlu bir çocukluk geçirmemiş genç bir adam. Acı veren geçmişinden bahsederken de hayatının ilk yıllarından başlıyor. En temel gereksinimden, aile sevgisinden mahrum kalarak büyümüş. Ne anne-baba sevgisi ne de kardeş sevgisi görebilmiş Felix. Ama gördüğü sevgisizlik onun içinde başkalarına nefret olarak doğmamış aksine sevgi dolu bir kalbi ısrarla muhafaza etmiş. Ancak Felix bir sevilmeyen olarak sürekli kendine şüphe ve güvensizlikle baş etmişti..
Yaşadığı şeyler miydi onu buna sürükleyen ya da aşkın kimi seçeneğinin belirsizliği miydi onu buna iten bilemeyiz ama evli bir kadına aşık olmuştu Felix..
Aynı acıları ve aynı hayalkırıklıklarını paylaştıklarını düşünen evli bir kadın ve genç bir adam.. Arkadaş, dost, dert ortağı olmuşlardı birbirlerine. Aynı acıda buluşmanın yeri geldiğinde mutluluk verebileceğini tatmışlardı. Bu acıları sadece ben çekmiyorum düşüncesinin verdiği rahatlama ile..
Felix'in aşkı Henriette'de karşılık bulabilir mi?
Delicesine aşık bir adam sevdiği kadından gelen dostluğu yeterli bulabilir mi?
Karşılık bulamayan bir aşk ne kadar varlığını sürdürebilir? Ve sürdürse bile ilk günkü tazeliğini koruyabilir mi?
Karakterin iç dünyasının çok iyi yansıtıldığı, gelgitlerini, öfkesini, hayal kırıklıklarını ve ne olursa olsun içinde koruduğu o sevgiyi çok iyi yansıtan bir eser olmuş. Felix'in aşkına ise sadece iyi yansıtılmış deyip geçmek kesinlikle haksızlık olur. Felix'in düşüncelerinde sevdiği kadına ve ona olan aşkına tanık olmak aşka dair bir inanç doğuruyor..
Ama aşk, her zaman pembe gözlükler ardından bakarak yaşanmıyor. Ve hikayedeki her karakter de bunun birer kanıtı. Evet, aşk kişiye bazı mutluluklar ve hazlar veriyor ama acıdan da payınızı almadan sizin peşinizi bırakmıyor..
Kitabı okurken çoğu zaman karakterlerle tartışma içindeydim. Söylemler ve davranışlar bana göre değildi. Fazla 'aşırı verici-özgeci' tavırlar, yüce gönüllülük altında saklanan duygular, bencilce hırslar... Ama yazar o kadar başarılı bir eser ortaya koymuş ki her bir karakterin kendince aşklarını yaşayışına hayran kaldım. Yargılamadan uzak bir şekilde her birinin davranışlarının neden ve nasıllarını gördüm..
Kitapta yer alan bazı tavsiyeler dikkat edilesi ve anlamlı tavsiyelerdi. Mektuplar da özellikle kitapta en sevdiğim bölümler oldu.
Sondaki Natalie'nin mektubu ise yaşanan her şeyi özetliyor gibiydi..
"...Bütün kadınlar yüreğinizin kuruluğunun farkına varır, siz de hep mutsuz olursunuz. Size bunları söyleyecek kadar içten davrananları, bugün sadık dostunuzun yaptığı gibi size hiçbir kin duymadan dostluklarını sunarak ayrılacak kadar iyi olanları çok azdır. "
Keyifli okumalar..