İslami anlamda yetişen ender şahsiyetlerden olan ve inancı uğruna mücadele edip, çeşitli eziyetlere maruz kalan Mısırlı âlim ve mütefekkir
Seyyid Kutub'un idam edilmesinin üzerinden 55 yıl geçti.
Bugün Mısır'daki ahlaki yozlaşma ve özellikle yönetimdeki Batılılaşma temayüllerini eleştiren, halkın İslami bilince ve kaybolan kimliğine yeniden kavuşması için çaba sarf eden, İslami anlayışın yeniden ihya edilmesi gerektiğini düşünen
Seyyid Kutub'un, dönemin devlet başkanı Cemal Abdunnasır tarafından şehid edilişinin 55’inci yıl dönümü.
20'nci yüzyılın önemli düşünürlerinden biri olarak bilinen
Seyyid Kutub, davası uğruna bütün sıkıntı ve güçlüklere göğüs geren, hatta bu yolda canını vermekten dahi çekinmeyen, düşünce, fikir ve yaşantısıyla çevresine meşale tutan nadide önder şahsiyetlerden biridir.
Seyyid Kutub, 20'nci yüzyılın ikinci çeyreğinde Mısır'ın yetiştirdiği önemli mütefekkir ve ediplerinden, Arap edebiyatının da nadide şahsiyetlerinden biri olarak kabul edilen İslâm âlimidir.
10 yaşına gelmeden Kur'an-ı Kerim'in tamamını ezberledi
İslam âleminin kendisinden istifade ettiği ve çoğu İslami harekete ışık tutan
Seyyid Kutub, 1906'da Mısır'ın Asyut kasabasına bağlı Kalia köyünde dünyaya geldi. Daha 10 yaşına gelmeden Kur'an-ı Kerim'in tamamını ezberlemişti.
Seyyid Kutub'u okutan hocaların başında Mehdi Allame geliyordu. Allame, talebesi için "
Seyyid Kutub'un benim talebem olması, bana çok büyük bir mutluluk veriyor." diyordu.
Birçok İslami harekete etki etti.
İslam düşünce tarihinin önemli şahsiyetleri arasına ismini yazdıran, adı son yüzyılda en çok telaffuz edilen ve bir o kadar da eleştiriye maruz kalmış olan
Seyyid Kutub, düşünceleri itibarı ile sadece müntesibi olduğu coğrafya ve fikri hareketle sınırlı kalmamış, İslam dünyasında oluşum aşamasındaki birçok İslami harekete etki etmiştir.
Ortaöğretim ve lise tahsilini el-Ezher'de tamamlayan ve ardından Kahire Üniversitesi Dar'ul Ulum Fakültesine giren
Seyyid Kutub, 1933 yılında mezun olduğu fakülteye aynı yıl öğretim görevlisi olarak atandı.
1939 ve sonrasında İslami düşünceye yöneldi. 1946'da yazdığı "Konum Dersleri" başlıklı makalede, toplumun ıslahının ve Müslümanların bu yönde çalışmasının Kur'an'ın emri olduğunu savunan
Seyyid Kutub, Mısır'da toplumsal yapıyı ve ahlaki yozlaşmayı eleştirdi. Çoğuna göre bu makalesi onun İslami düşünceye girişini temsil eder.
1949'da ABD'ye giden
Seyyid Kutub, orada yaklaşık 3 yıl kaldı. Bu dönem boyunca ABD'nin yaşam tarzını ve toplumunu, tanık olduğu ırkçılığı eleştirmiş ve Amerikan medeniyetini(!) ilkel olarak görüp, reddetmiştir. Aynı yıl kendisi yurt dışında bulunurken "
İslâm'da Sosyal Adalet" isimli eseri yayımlanmıştır. ABD'de kaldığı zaman zarfında arkadaşlarına gönderdiği mektuplarda, bu toplumu devamlı olarak tenkit ediyordu. Mektuplarında, "Amerikan medeniyetinde ruhi değerlerden hiçbir şey yoktur." teması sürekli ön plandaydı.
İhvan-ı Müslimin - Müslüman Kardeşler Teşkilatına katıldı.
Eserlerinde genellikle hurafelerle dolu İslami anlayışa karşı gerçek İslami çizgiyi savunan
Seyyid Kutub, Mısır'a döndüğünde kamu hizmetinden ayrılıp,
Seyyid Kutub, devamlı olarak teşkilatın medya organlarında düşüncelerini aktarmaya çalışarak, batılılaşma temayülü içine giren Mısır halkını bilinçlendirdi.
Şehadeti...
7 Kasım 1954'de
Seyyid Kutub'a, yargılama sonucunda, ağır işlerde çalıştırılmakla birlikte 15 sene ağır hapis cezası verildi.
Burada ağır işkencelere maruz kaldığı için mide ve bağırsak kanaması oluşan
Seyyid Kutub, hapiste 10 yıl kaldıktan sonra sağlık sorunları nedeniyle kendi evinde zorunlu ikamete tabi tutulma şartıyla 1964'te serbest bırakıldı.
1965'te "
Seyyid Kutub darbeci olarak itham edilir.
İdam kararını tebessümle karşıladı...
Kendisine idam cezası verilen
Seyyid Kutub, bu kararı tebessümle ve Allah'a kavuşacak olmanın verdiği büyük mutlulukla karşılamıştı.
Cemal Abdün Nasır'ın adamları, idam kararından sonra
Seyyid Kutub'u davasından vazgeçirmek için kız kardeşi Hamide Kutub vasıtasıyla kendisine, "Şimdiye kadarki söz ve hareketlerinde yanıldığını beyan ederek, Cumhurbaşkanı Cemal Abdünnasır'dan özür dilediğin takdirde idam hükmü bozulacak ve serbest kalacaksın." teklifinde bulundular.
"Batıldan merhamet dileyecek kadar alçalamam"
Ağabeyinin idam edilmemesini isteyen Hamide Kutub, bundan dolayı teklifi kardeşine iletti ancak
Seyyid Kutub, bu teklife karşılık "Eğer idamı hak etmiş olarak hakkın emri ile ipe çekiliyorsam buna itiraz etmek haksızlıktır. Eğer batılın zulmüne kurban gidiyorsam batıldan merhamet dileyecek kadar alçalamam!" dedi.
"Rasulullah 'Sen üzerine düşeni yaptın, şehitlik sana kutlu olsun.' dedi."
Üstad
Seyyid Kutub, idam kararından sonra kendisini ziyaret için gelenlere, "Üzülmeyin, rüyamda Rasulullah'ı gördüm, beyaz bir at üzerindeydi. 'Sen üzerine düşeni yaptın, şehidlik sana kutlu olsun.' dedi." diyerek ihlâs, samimiyet ve Allah'a olan teslimiyetini ifade etmiştir.
Bu sözleri üstadı ebedileştirmiş, İslam âleminde örnek ve önder bir mücahit olarak tanınmasına vesile olmuştur.
Seyyid Kutub'a verilen idam kararı İslam âleminde infiale neden olmuş, çeşitli yürüyüşler tertiplenmiş ve bu karar kınanarak, Cemal Abdünnasır'dan kararı yeniden gözden geçirmesi istenmiştir.
Bütün girişimlere rağmen
Seyyid Kutub, 29 Ağustos 1966 yılında idam edilerek, çok arzuladığı ve dualarında gözyaşları içerisinde istediği şehitlik mertebesine ulaştı.
MÜSLÜMANLARI ASLA TEKFİR ETMEDİ...
Şehadetinin üzerinden 55 yıl geçen Şehid
Ebu'l A'lâ el-Mevdudi'den etkilenerek, Müslümanları tekfir ettiği yönündeki iftira, bilinçli olarak uzun yıllar dillere dolanmıştır. Bu iftiraların gerçeklikle alakası olup olmadığı ise
Seyyid Kutub'un aşağıdaki sözleriyle çürütülüyor:
- İslam'ın bugün karşı karşıya olduğu durum; inanç, bilgisizlik, İslami ahlak ve değerlerden uzaklık bakımından ilk geldiği durum gibidir. İslam düzeni ve şeriatından uzaklaşma yanında bir menfi durum da gerçek İslam'a davetin karşısındaki haçlı ve Siyonist sömürgeci teşkilatların kurduğu tuzaklar ve her vasıtayı kullanarak koydukları engellerdir.
- Yerel İslami hareketler farkında olmadan yerel siyasi hareketler ve taleplerle meşgul oluyor, asıl hedefi ihmal ediyorlar. Yine bu yerel hareketler, halkın İslam inancından ne kadar uzaklaştıklarını görmezden gelerek hükümetlerden, İslam şeriat ve düzeninin uygulanmasını istiyorlar.
- Bu durumda yapılacak şey ise tabandan başlamak, önce insanların kafa ve kalplerinde sahih İslam bilgi ve imanını ihya etmek ve bunu kabul eden insanları aynı çerçevede eğitmektir.
- İktidarı ele geçirerek İslam düzenini topluma dayatmak yol değildir. Önce insanlar eğitilecek, onlar sahih bir İslam bilgisi, imanı ve şuuruna kavuştuktan sonra kendileri İslam düzenine talip olacaklar ve işte o zaman düzen değişecektir.
- İslam düzeninin uygulanması hedefi acil bir hedef değildir. Ne kadar zamana ihtiyaç varsa o kadar süre içinde öncelikle iman, şuur ve ahlak bakımından topluluğu sahih İslam'a taşıma faaliyeti yürütülecektir.
- Programı yürütürken
İhvan-ı Müslimin - Müslüman Kardeşler'ın şiddete ve günlük olaylara bulaşmaması, hükümetlerin mücadele hedefi haline gelmemesi için orduya veya yönetimin önemli kademelerine sızma ve yerleşme gibi bir talep ve teşebbüsleri olmamalıdır.
- İslam'a göre bütün insanlar, birbirlerine yakın bağlarla bağlı bir ailedir.
- İslamiyet, diğer dinlere nefret manasını taşıyan dini taassubu kabul etmez.
·
231 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.