Psikoloji bir safsata mıdır ya da iktidarın yeni kırbacı mıdır? Foucault,
Deliliğin Tarihi isimli kitabında büyük bir kapatmadan söz eder. 1700'lü
yıllarda Avrupa'da serseriler, dilenciler, deliler, hırsızlar veya herhangi bir
üretime faydası olmayanlar piyasada cirit atmaktaymış ama Fransa'da yeni
yönetim, bugünkü anlamda modern bir tımarhane kurmuş. Paris'te, bir
gecede, bine yakın insanı buraya hapsetmiş. Foucault buna, “Büyük kapatma,” der. Çünkü ilk defa zihinsel rahatsızlıklar, bir suç kavramına girmiştir. Foucault iktidarların, bunu bir kere halka kabul ettirdikten sonra
artık kendisiyle uyuşmayan yazarı, çizeri, sanatçıyı veya düşünürü bu tarz
bir kapatmayla tehdit ettiğini söylemektedir. Yani iktidarların, kendilerinden yana olanları “akıllı” ve kendilerinden yana olmayanları “deli” diye
yaftalamakta olduğunu belirtmektedir. Bu mesele, bize aslında psikolojinin, iktidarlar için ne kadar da kullanışlı bir disiplin olduğunu göstermektedir. Bir diğer vakada ise yedi tane psikiyatri profesörü Amerika'da birkaç
hastaneye deli rolü yaparak girmeye çalışmıştır. İlginç bir şekilde, hastanedeki doktorları kandırmış ve onları, deli olduklarına inandırmışlardır.
Daha sonra bu profesörler, doktorlara kendilerinin deli olmadığını yani
numara yaptıklarını söylemişlerdir fakat bu sefer, doktorlar onlara inanmamışlardır. İşin bir diğer ilginç yanı ise hastanedeki delilerin bile bu
adamların deli olmadığını anlarken doktorların anlamamış olmasıdır. Bu
ironik olay, bize aslında psikolojinin teşhis koymakta ne kadar da yetersiz
olduğunu gösteriyor. Yani “teşhis” dediğimiz şey, çoğu zaman literatüre
dayalı birer ön yargıdır. Benzer şekilde, ekonomi ya da psikoloji arasındaki
vakalara örnek verelim. Fakir adam bir şey çaldığında “Hırsız,” zengin
adam bir şey çaldığında ise “Kleptomani hastası” denir. Aynı şekilde, fakir
adam herhangi bir çocuğa kötü davrandığında ona “Çocuk istismarcısı,”
denirken aynı şeyi zengin adam yaptığında ise “Munchausen sendromun-
dan muzdarip,” denir. Görüldüğü üzere, örnekleri çoğaltmak mümkündür
ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır. Bu yüzden demem o ki psikoloji, teşhiste bu kadar eksik olmasına rağmen, yargıda niçin
bu kadar güçlüdür? Yoksa psikoloji, ötekileştirmenin ya da faşizmin kılık
değiştirmiş bir hali midir?
Sayfa 126