Gönderi

Dün paylaştığım bir yorumla bir ileti Müteşeyyih Muhammet Ruhi'nin (
Seyyid Muhammed Ruhi
Seyyid Muhammed Ruhi
) müritleri tarafından şikayet edilmiş, işsiz 1k yetkilileri de kaldırmış, halbuki eksik kitap bildirsek bir hafta bekletirler. Her ne ise. İleti önemli değildi de, yorumun içeriğini daha mufassal bir şekilde tekrar paylaşmak istiyorum. Umarım kapalı bir kısım kalmaz: Müteşeyyih'in 1k misyonerlerinden Abrek isimli şahsa göre, bir kişinin sahâbî olabilmesi için bizim sünnî kaynaklarda geçtiği şekliyle "mü'min olarak Rasûlullâh'ı görmüş, öylece de vefat etmiş kişi" olarak belirlenen ölçü yeterli gelmiyor. Ona (onlara) göre, bundan başka Rasûlullâh'ın ehli beyitiyle ihtilafa düşmüş olmaması, herhangi bir mazeretle de olsa ehli beytin karşısında yer almaması gerekiyormuş. Ehli sünnetçe böyle bir tanım, ölçü yoktur, merduttur, bâtıldır. Müteşeyyih'in müritlerine göre, kendi yaptıkları sahâbî tanımına uyan bir kişi sahâbî olmak bakımından kötülenemez. Ya uymayanlar? Bunlar da bir sebeple Hazret-i Ali'nin -radıyallahuanh- karşısında yer almış, onun tarafına karşı bir türlü mücadele vermiş kişilerdir, dolayısıyla müteşeyyih'in müritlerine göre sahâbî sayılmazlar. Bu yüzden de aleyhlerinde konuşmaya bir mâni yoktur. Anlaşılıyor ki, bunların ölçüsüne uymayan sahâbî sadece Hazret-i Muâviye -radıyallahuanh- değildir. Onun tarafından, Hazret-i Ali tarafına karşı olan Amr bin Âs da bunların sahâbî ölçüsüne uymaz. Cemel Vakası'nda Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvam da Hazret-i Ali tarafına karşı Hazret-i Âişe'nin -radıyallahuanhum- yanındaydı. Hazret-i Âişe, Hazret-i Ali'ye karşı, öyleyse? Bu sahabî anlayışı, Şia'nın sahâbî anlayışı ile ilginç benzerlikler taşıyor. Şia'ya göre, Hazret-i Peygamber'e hayatındayken mü'min olarak ulaşmış kimseler sahâbîdir. Fakat Peygamber'in vefâtından sonra ehli beytin imâmetine aykırı iş yapan kişiler kâfirdir, dolayısıyla sahâbî olamazlar. Humeynî, Kitâbü't-Tahâre'sinde Cemel Vakası'nda Hazret-i Ali tarafına karşı çıkan Talha, Zübeyr ve Âişe'yi -radıyallahuanhum- ve tabii ki Hazret-i Muâviye'yi kâfir ilan etmiş ve bu mübâreklerin köpeklerden ve domuzlardan daha necis olduğunu anırmıştır. Şimdi Şia'nın sahâbî anlayışındaki dayanaklarıyla bunların dayanaklarını mukayese etmek size kalıyor. Velhâsıl fırka-i nâciye bulunan ehli sünnet müslümanlarına göre, bir kişinin yoldan kayması için Hazret-i Muâviye'ye dil uzatması yeterli bir cürümdür. Ama bu kadarıyla tatmin olmayanlara müteşeyyih'in müritlerinin başkaca bir cürümlerini böylece bildirmek istedim. Hazret-i Peygamber'in arkadaşlarına dil uzatma musibetinden ve bu musibete mazhar olanlardan Hakk Teâlâ'ya sığınalım.
··
2.273 görüntüleme
zülfikar okurunun profil resmi
Lugat açmaya üşenenler için not düşelim; Müteşeyyih, şeyhlik taslayan, sahte şeyh demektir. Abdülhakim Efendi Hazretleri'nin zamanında mücadele ettiği, İstanbul'daki Şiileşmiş sözümona şeyhler için çok yerinde kullandığı bir kelimedir. Sabitlediğim iletiye bakabilirsiniz. Muhammet yazmam da elbette maksatlıdır. Yoksa Arabî kelimelerin telaffuzunu elimden geldiğince aslına yaklaştırmaya çalışırım. Burada sıradışı bir durum var. Yine "seyyid" dememem de maksatlıdır. Efendi demektir. Seyyid demem. Fakat nesebi, gerçekten dedikleri gibiyse herhalde yalnızca nesebi itibariyle hürmeti hak eder. Bunun için sövmek saymak gibi holiganlıklara gerek yok. Sövme, sayma, hakaret olmadığı halde 1k'nin işsiz yöneticileri ileti ve yorumlarımızı kaldırıyor gerçi ya.
Bu yorum görüntülenemiyor
zülfikar okurunun profil resmi
#136342406 Sahâbî tanımlarını buradaki yorumunda açıkça söyledi. Kendim uydurmuyorum. Ayrıca, yorumu gizlediyse, şu linkten de ulaşabilirsiniz: yadi.sk/d/WSedng7-GGANNA
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.