Gönderi

134 syf.
8/10 puan verdi
Yine yoğun duyguların peşimizi bırakmadığı öyküler ve yine Zweig elbette! Kendileri Zweig'ın ilk göz ağrısı ama diğer öykülerinin kalitesiyle kıyaslandığında hiç de altta kalır tarafı yok şahsen. Her öyküsünde kuşku, korku, merak, acı gibi duyguları okura gerçekten hissettiriyor ve aslında 1920'lerden bu yana hala daha en çok okunan yazarlardan olmasının en önemli sebebi de bence bu. Bu kitabında da 12'li yaşlarında, epey zengin aileden gelen erkek çocuğumuzun annesiyle gittikleri tatilde bir baronla karşılaşmalarını anlatıyor. Zavallı küçük çocuk annesiyle baronun onlardan bir sır sakladıklarını ve çocuk "sırf çocuk olduğundan" kendinden sakladıklarını düşünüyor. Bunu bulmak için epey mücadele ediyor. Aslında kitabın içinde alt metinler okumak da mümkün. Çocuklara söylediğimiz ufak beyaz yalanların onların dünyalarındaki yıkımları göze almadan söylüyoruz. Edgar'ın üzerindeki öte ittirilmişlik kendi çocukluğumu sorgulamama neden oldu. "Büyüklerin lafına girme." "Sen karışma daha çocuksun." "Çatalla oynama." "Büyüklerin yanında yemek yeme." Sürekli bu uyarılara maruz kalmak acaba hangimizde nasıl etkiler yarattı? Burada da sevgili Edgar yetişkinlerin pis dünyasını masumiyetinden arınarak anlamaya çalışıyor. Oynadıkları oyunları kavramaya ve annesinin baronla arasındaki sırrın ne olduğunu çözmeye çalışıyor. Diyor ki; "Siz büyükler geceleri bizi aptal bilir uyur sanarsınız ondan sonra konuşursunuz. Şimdi göstereceğim size aptal kimmiş?" Gerçekten bazen çocukları fazla hafife alıyoruz, hâlbuki bazı şeyleri farkında olmadan daha iyi kavrıyorlar. Kitabın komik tarafıysa Yakıcı Sır'ı aratmayacak aşk hikayesi olan Zweig'ın da aynı şekilde bir ilişki yaşaması. En azından hangi tarafın daha çok yıprandığını bizlere anlatmış.
Yakıcı Sır
Yakıcı SırStefan Zweig · Anonim Yayıncılık · 202076 okunma
·
71 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.