Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

50 syf.
8/10 puan verdi
Mecburiyet
MecburiyetStefan Zweig
8/10 · 61,6bin okunma
·
53 görüntüleme
Ûs okurunun profil resmi
Mecburiyet - kendi iradene rağmen, bir şeyi yapma, yapmaya zorlanma. Ferdinand bir ressamdır ve savaştan kaçarak; Avustralya'dan, İsviçre'ye sığınmıştır. Otorite ve devlet tarafından, yapılan baskıya karşı çaresizlik altındadır. Bildiğiniz gibi, Stefan Zweig savaş karşıtı bir yazar ve Hitler'in otoritesine karşı dayanamayarak intihar etmiş. Eserleri toplanarak yakılmıştır. Toprak kavramı ilk uygarlıklardan beri kutsaldır. "Tabiat Ana", insanlara hayat veren ve besleyendir. Bunlar yaşadıkları ve varlıklarını tanımladıkları alanlardır. Doğayı ayakta tutan bir tanrıdır. Bu, kapitalist rejimin sahiplerini endişelendirdi. Böyle kutsal bir kavram; Her geçen gün vahşi bir hayvan haline gelmiş, sadece bir besleyici ya da yaşam sağlayıcı olmasına engel olmuştur. En eski kabilelerden günümüz cumhuriyetlerine kadar hepimizi besleyen kutsallığa ihanet ettik. Tamamen keskin sınıf farklılıkları, maddi kazanç veya mülkiyet arzusu veya egemenliğin sınırlarının genişletilmesi, savaşların kaynağı olacak kadar basit değildir. Ferdinand, şöyle ifade ediyor; "İnsanlığın ötesinde bir vatanım yok benim, insanları öldürmek gibi bir isteğim, hırsım yok !" Yalnız kendi vasfı olmayan insanlar, vatanı ile övüne bilir. Irkçılık, beraberinde faşizmi getirir. İnsanlar zombi gibi, kendi ırkını en yüksekte görmeye ve diğer insanlara soykırım yapmaya başlarlar. Örneklerini, Hitler'in otoritesi altında yetişmiş askerlerde ve insanlarda görmek mümkün. Vicdani ret mi yapalım ? İşe yaratacağını sanmıyorum. Tüm insanlık olarak, buna karşı koymak gerekiyor ve pek doğru bulmuyorum.. Her gün, silah endüstrisi daha gelişiyor ve can almak daha da, meşrulaştırılıyor. Ferdinand, şöyle ifade ediyor; (savaşın karşı tutumu) "Vatansever lafların boğucu havasına ancak iki ay dayanabilmişti, fakat bir süre sonra yavaş yavaş nefes alamaz hale gelmiş, insanlar onu ikna etmek için ağızlarını açtıklarında yalanın sarı rengini dillerinde görmeye başlamıştı. Însanların söylediği her şey onu tiksindirmişti.." “Tanrı öldü. Tanrıdan geriye bir ölü kaldı. Ve onu öldüren biziz. Hâlâ gölgesi beliriyor uzaklarda. Kendimizi nasıl avutacağız, biz katillerin katilleri?" İktidarlar; savaşı, korkuyu, yıkımı ve öfkeyi her zaman barış gibi bir düşmanın karşısında diri tutmak isterler. Tabu olarak aşıladıkları bayrak, ülke sınırı, gibi kavramları kullanamayan erk iktidarlar toplumla özdeşleşmesi artık imkansız hale gelir. Böylesine kusursuz şekilde planlanmış ve bilerekten yapılan; tüm insanlığı sömüren düzeni kabul etmiyorum. Ferdinand, iradesine rağmen otoritete boyun eğmişti. Eğmek mecburiyetinde bırakılmıştı. Paula (eşi); "İnsanlar, insanlar, bana ne insanlardan?" diye bağırdı karısı. "Sen savaşta vurulup düştüğünde ya da eve sakat döndüğünde insanların bana ne faydası olacak? İnsanlar umurumda değil, onların merhametinden, sevgisinden, minnettarlığından bana ne? - Ben seni insan olarak, özgür bir insan olarak görmek istiyorum, özgür ve canlı. Özgür olmanı istiyorum, bir insana yaraşır biçimde özgür olmanı istiyorum, ölüme koşan bir asker olarak değil...".
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.