Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

TARİHE GEÇMİŞ OĞLANCI ÜNLÜ ŞAHSİYETLER
Gözlüklü Beyfendi anlatıyordu: - Tarihin pekçok ünlü kahramanı sapıktır. Koskoca Roma İmparatoru ünlü diktatör Jül Sezar, iki yanlı sapıktı; buyüzden ünlü şair Ovid, onun için “Her kadının kocası, her kocanın da karısı” demiş. Neron adlı diktatör de onsekiz yaşındaki oğlanlarla resmen evlenirdi. Hatta Sporus adlı bir delikanlıyla evlenebilmek için zavallı delikanlıyı, yumurta torbalarını söktürüp kısırlaştırmıştı. Öldüğünde, askerleri onu aşağılamak için cesedinin arka deliğinden ot sokup doldurmuşlardı. Roma'da oğlancılık öyle salgındı ki, ergin olan her delikanlıya, ahlakı bozulmasın ve gözü dışarda olmasın diye, anası güzel bir oğlan köle satın alırdı; bu işi gören köleler ipekli giyer ve saçlarını uzatırlardı. Delikanlı evlenince de, oğlan kölenin uzun saçlarını keser, karısına andaç olarak verirdi. Eski Atina'nın ünlü komutanlarından Alkibiad da cinsel sapıktı ve onu sapıklığa hocası olan ünlü filozof Sokrates alıştırmıştı; biçok öğrencilerine de yaptığı gibi... Dinleyenlerden biri, - - Vay namussuz! deyince Gözlüklü Beyfendi, - Gayetle büyük filozoftur... deyip sözünü sürdürdü: Prusya Kralı Büyük Frederik çok büyük adamdı, ama sapıktı. Daha çooook... Birisi, - Hepsini biliyorsun maşallah, daha kimler var allaşkına anlat da bilelim şu namussuzları... dedi. - Sokrat var, sonra Eflatun var; büyük filozof bunlar... Kral Üçüncü Hanri oğlancıydı. İngiltere Kralı, İkinci Edvard da, sapıklığı yüzünden kıçına kızgın demir çubuk sokularak öldürülmüştür. - Yahu bunların hepsini yakmalı... diye birisi düşüncesini söyledi. Gözlüklü Beyfendi, - Yakıyorlardı, dedi, İngiltere'de oğlancılık öyle almış yürümüştü ki, İngiliz soyluları uşak diye yanlarına oğlanlar alırlardı. Sapıkları diri diri yaktıkları halde, oğlancılığı İngiltere'de yine de önleyememişlerdi. - Daha daha kimler var? - Daha çok... Şekspir denilen şairi duydunuz mu? O da oğlanciydi. Oskar Vayld da, Vagner de, Sensans da, Mikel Anj da; bunlar hep büyük sanatçı... Hele İrlandalı Oskar Vayld’ın sevgilisi Alfred Douglas adında çok soylu aileden bir oğlandı. Bu oğlan, bunca soylu aileden olmasaydı da halktan biri olsaydı, bu sapık ilişki yüzünden hiçbir sorun çıkmayacak, Oskar Vayld da mahkemelere ve dillere düşmeyecekti. Vayld, kendi yetiştirmesi bu soylu oğlana “Bosie" derdi. Hani bizim Köroğlu'nun Ayvaz'ı neyse, Oskar Vayld’ın “Bosie” si de o... Bu sapık oğlanlardan ve oğlancılardan çok ünlü sanatçılar, yazarlar çıkmıştır. Örneğin Jan Jöne adında bir Fransız yazar var ki, ünlü bir eşcinseldir, hem de hırsızlık, hem de karı tellallığı yapmıştır. Buyüzden hapse düşünce de, iğrenç yaşamını cezaevinde kurşunkalemle tuvalet kâğıdına yazmış ve bu anıları “Çiçekli Meryem Ana” adıyla kitaplaştırılmış, buyüzden de Jan Jöne üne kavuşmuştur. - Hepsi neyse de sanatçı manatçı, ille ben şu komutanlara şaşıyorum. - Büyük İskender, ünlü komutan, o da bir sapıktı. Çevresindekiler baştan ayağa kulak kesilmişler, ilgiyle onu dinliyorlardı. İçlerinden biri, – Tüh, dedi, bunlar ahlaksızlık mikrobu saçıyor topluma... Böylelerini assan da az, çünkü leşlerinden yine mikrop saçılır. En iyisi bunları yakacaksın cayır cayır ve de külünü dumanını savurup yok edeceksin. - Söyledim size, eskiden yakarlarmış, dedi, hatta hayvanla cinsel ilişkide bulunanlar da yakılırmış. Hem o sapık insanı, hem de hayvanı yakarlarmış. Dinleyenlerden biri, - Bizde, dedi, o biçim hayvanları yakmak töre olsaydı, vah eyvah, o zaman çok... Birden susup sözünün gerisini yuttuysa da, ordakiler ne diyeceğini anlamışlardı. Gözlüklü Beyfendi, - Mevlâna, ünlü eseri Mesnevî'sinde, bir kadının erkek eşekle olan cinsel ilişkisini anlatmıştır... deyince, ordakiler merakla, “Nasıl? Aman nasıl?” diye üsteleyerek sordular: Yazar ki Mesnevî'de, “Eşeği çeke çeke kadın ahırın ortasına getirdi. O erkek eşeğin altına yattı. O kahpe de muradına ermek üzere halayığın yattığını gördüğü sekiye yatmıştı. Eşek ayağını kaldırıp aletini daldırdı. Eşeğin aletinin hızından kahpenin ciğeri parçalandı. Soluk bile alamadan hemen can verdi. Sen hiç eşeğin aletinden şehit olmuş insan gördün mü?” İşte böyle yazar Mesnevî'de. Bizde yakılmazdı bunlar. Ama İngiltere'de yakılırdı. Kitapta yeri var, okuyayım da dinleyin. Elinde tuttuğu kitaptan bir sayfa açıp okudu: “İngiltere'de onsekizinci yüzyılda hayvanlarla cinsel ilişki kuranlar ve bu suçun ortağı olan hayvanlar, Leks Karolina gereğince canlı canlı yakılırdı.” )) - Leks Karolina mı? Efendim, Leks Karolina demek, Karolina'nın koyduğu yasa demektir. Karolina da mı kim? Mathilde Karolina denir bir karıdır ki, hem İngiltere Kralı Üçüncü Corç'un kız kardeşi, hem Danimarka kralının karısı olup, kocası olan koskoca Danimarka kralını delirtip kraliçe olmuşsa da, ülkenin tüm yönetimini dostu olan herifin eline verdiğinden bir şatoya, şimdi bizim burda olduğumuz gibi kapatılmış, pek soylu bir karı olduğundan, bir İngiliz gemisiyle İngiltere'ye kaçırılmıştır. İşte bu denli temiz ahlak sahibi olan bu soylu kadın, ahlaksızlığa hiç dayanamadığından, cinsel sapıklık için yasa çıkarmış ki, hem o sapık insan, hem de suç ortağı olan hayvan diri diri yakılsın. Şimdi kaldığımız yerden okuyalım. Okudu: “Bu konuda bilinen en son olay, 1750 yılında Vanvres'te bir dişi eşekle fi'l-i livata yaptığı için...” Demin, sözünün sonunu yutan adam, - Demek, İngiltere'de bile eşekleri ş'apıyorlarmış... diye Gözlüklü Beyfendi'nin sözünü kesince başka biri de, - Şimdi neden İngiltere'nin endüstriye geçmek zorunda kaldığı anlaşılıyor, demek eşekleri yaka yaka tüketip hayvancağızın türünü kuruttuklarından, eşeğin yapacağı işi makineye yaptırtmak zorunda kalmışlar... dedi. Biri de "fi'l-i livata”nin ne demek olduğunu sordu. Gözlüklü Beyfendi, livata'nın Lûtilik, yani Lût kavminde çok görülen, erkeğin erkekle cinsel ilişkide bulunması demek olduğunu uzun uzun açıkladıktan ve kendisini hayranlıkla dinlettikten sonra elindeki kitaptan yeniden okumaya başladı: “En son olarak 1750 yılında Vanvres'te bir dişi eşekle fi'l-i livata yaptığı için Jak Feron adlı bir adam yakıldı.” Dinleyenlerden biri, “Yahu, adam adını tarihe geçirtmiş...” dediyse de, Gözlüklü Beyfendi kesmeden okumasını sürdürdü: "Jak Feron'un suç ortağı olan dişi eşeğin de yakılması gerekiyordu yasaya göre. Ama bölgenin çok hümanist olan papazı, dişi eşeği baştan çıkaran Jak Feron'un yakılmasına sesini çıkarmadıysa da eşeğin yakılmasının insanlığa aykırı olduğunu ileri sürdü. Çok insansever ve insanlıksever olan o bölgenin eşrafı da, hümanist papazın düşüncesine katıldılar. Papazla eşrafın mahkemedeki tanıklıklarıyla 'Fi'l-i livata kurbani olan dişi eşeğin şiddet ve zor altında kalarak suç ortaklığı ettiği, hiçbir zaman özgürce ve kendi istemiyle suça katılmadığı’ gerekçeli kararıyla beraat ettirilen eşek, yakılmaktan kurtuldu.” Bunun üzerine, kitaptan bu bilgiyi edinenler, cezaevindeki sapıkların, zor altında mı, yoksa gönüllü olarak kendi istemleriyle mi sapıklık ettikleri üzerinde bisüre tartıştılar. Çoğunluk, gönüllü sapıkların yakılarak bu ahlaksızların köklerinin kazınması için, ortadan kaldırılmasından yanaydı. Ama onlar da bu konuda insansever olduklarından eşeklere aciyorlardı; belki köy kökenli olduklarından, gençlik anılarını ansıyarak eşeklere acımak insanlığını gösteriyorlardı. Ağızlarını açmış ayran budalası gibi, Gözlüklü Beyfendi'yi merakla dinleyenlerden biri bu eşcinsellerin kimi ülkelerde resmen nikâhlanarak birbirleriyle evlendiklerini bizim gazetelerde okumuştu. Bu gerçek miydi? Evet, gerçekti. Gözlüklü Beyfendi şöyle anlatıyordu: - Pekçok ülkede eşcinseller, eşcinsellik için özgürlük istemektedirler. Kendilerine yasal ve toplumsal baskı yapıldığını iddia ediyorlar. Haklarını elde edebilmek için örgütler kuruyorlar. Bunun sonucunda, kimi yerlerde eşcinseller arası devlet nikâhı kabul edilmiştir. Örneğin, Allan Ginsberg adli Amerikalı Yahudi olan bir şair “Howl” adlı eşcinselliği ve eşcinselleri savunan bir şiir yazdığı için mahkemeye bile verilmişse de, adalet yerini bulmuş, şair beraat etmiştir.
·
378 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.