Bir piyes yazmak hasretiyle yıllar geçirdim. Ne çare ki, bir piyes yazmak değil, onu düşünmek ve araştırmak bile kısmet olmadı. Şehir Tiyatrosu'nun bu seneki provalarına başladığı sırada, bir gün aktör dostum, yemek sofrası başında elinde çatalı, bende gömülü yatan bir hasrete dokunuverdi:
"Niçin bir piyes yazmıyorsun?"
«Büyük sandığımız hâdiselere bazan ne küçük dürtüşler yol açar.»
O dakikada, Şehir Tiyatrosu'na bir eser teslim edebilmek için ancak 20 günüm kalmıştır. Bu yakınlık bana, birdenbire herşeyden fazla bir iştah vermeye başladı. Sahne, yalnız çıplak dört köşesiyle değil, içindeki aktörün şahsiyetiyle de bizi büyülediği için, eserle onu yaşatacak aktör arasında peşin bir nişanlama yapmadan işe başlayamazdım. Muhsin Ertuğrul'la bir iki kelime konuştuktan sonra odama kapandım, 7 günlük bir çalışma sonunda "Tohum"u bitirdim.