Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bununla birlikte, günah işlememiz gerekliydi; çünkü günah olmazsa günah çıkarma olmaz. Gerçi bana bütün günahları kapsayan küçük bir kitap vermişlerdi. İşim seçmekten ibaretti. Ama güç olan da bu seçimdi. O kitapta hırsızlık, dinden çıkar sağlama, görevini kötüye kullanma, zina ve dünya istekleri üstüne o kadar çok, o kadar karışık günahlar vardı ki! Şöyle sözlere rastllardım onda: "Umudumu kaybetmekle kendimi suçlu buluyorum"; "Zararlı konuşmaları dinlemekle kendimi suçlu buluyorum." Bunlar bana daha çok sıkıntı veriyordu. Bu yüzden genellikle, dalgınlıklardan söz eden bölümden ileri gitmezdim. İşyerinde dalgınlık, yemekte dalgınlık, "toplantılarda" dalgınlık; işte bunları itiraf ederdim ve vicdanımın acınacak boşluğu bana büyük bir utanç verirdi. Günahım olmadığı için gururum kırılırdı. Sonunda, bir gün Fontanet'nin kasketi geldi aklıma; yakalamıştım günahımı, kurtulmuştum artık! O günden sonra her cumartesi, Fontanet'in kasketinin yükünü papazın ayakları dibinde sırtımdan attım. Komşumun malına verdiğim zarar nedeniyle bu kasket, ruhumun esenliği bakımından her cumartesi günü birkaç dakika kaygılandırırdı beni. Ben onu kumla doldurur, fırlatırdım ağaçların üstüne. Ardından onu ham meyve gibi taşla düşürmek gerekirdi. Karatahtadaki şekilleri silmek için bir paçavra gibi kullanır, sonra bir delik bulur, girilmesi olanaksız mahzenlere atardım onu. Becerikli Fontanet dersten çıktıktan sonra kasketi bulmayı başarınca, artık elinde pis bir bez parçasından başka bir şey olmazdı. Fakat bir peri, bu kasketin yazgısına göz kulak oluyordu. Çünkü ertesi sabah Fontanet'nin başında tertemiz, düzgün, nerdeyse şık bir şapkanın beklenmedik görünüşüyle yeniden çıkardı ortaya. Hep de böyle olurdu. Bu peri Fontanet'nin ablasıydı. Yalnızca buna bakarak bile, o iyi bir ev kadını sayılabilir. Kim bilir kaç kere, kutsal mahkemenin önünde diz çöktüğüm sırada, Fontanet'nin kasketi benim yüzümden şeref avlusundaki mahzenin dibinde yatar olmuştur. O zaman halimde hoş bir yan olurdu. Peki, beni bu kaskete karşı harekete geçiren duygu neydi? Öç duygusu. Tuhaf bir adam olan amcamın, sanki mutsuzluğum için verdiği modası geçmiş bir okul çantası yüzünden, Fontanet bana etmediğini bırakmazdı. Çanta benim için çok büyük, ben de onun için çok küçüktüm. Üstelik okul çantasına benzemezdi; okul çantası değildi de ondan. Amcamın kunduracısı tarafından üzerine kayış takılmış, akordiyon gibi açılan eski bir çantaydı. Gözüm görmek istemezdi onu, nedensiz de değildi bu. Ama bugün, ona yapılan yakışıksızlıkları hak edecek kadar çirkin olduğunu sanmıyorum...
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.