"Fakat, alışıldık idealist arzu kavrayışlarından kopmak, onların mantığına meydan okumayı gerektirir: arzu bir öznenin bir nesneye
eğilimi (tension) olarak imgelendiğinde (ar-
zunun temsili mantığı) ondan ayrı bir ereğe-
sahip olmaya - tabi kılınır: bunun sonucunda
hem arzunun arzu olarak gerçekliğinin ve arzunun oluşumunun izahı verilememis olur,
hem de arzu kendi kendine yem atar. Elbette
arzumun makinesel bileşimine giren tekillik-
lerin devşirildiği varlıkları ve şeyleri elimin
altında bulundurmam ve böylece kendi "yerimi-yurdumu" kurmam zorunludur -ama
amaç arzulayabilmektir, yani bu makinesel
düzlem üzerinde duygusal bir serüvene girişmek. Bu anlamda arzu eksiklik değil süreçtir, başıboş çıraklıktır; yalnızca kesintiye uğramaktan acı çeker, "nesnesinin" elinden hep
yeniden kaçmasından değil. Yine tam da bu
bakımdan arzu hazdan ayrılır: acıların keşfi de arzudur; bundan haz almak isteniyor değildir, söz konusu olan yine bir oluştur, bir duygusal yolculuktur. "
-François Zourabichvili, Deleuze Sözlüğü, Say yayınları, syf: 30-31