Baskıcı, reddedici, aşırı koruyucu ya da aşın hoşgörülü bir ortamda
yetişen insanlar özerk bir varlık olmayı öğrenemezler. Özerklik,
özgürce seçim yapabilmeyi tanımlar ve varolan seçenekler arasından
bir seçim yapabilmekten de öte bir anlam taşır, insanın zamanla olan
ilişkisini de içerir, insanlar vardır bilirsiniz, bir eyleme geçmeyi son
dakikaya erteler, sonra bir telaş yaşarlar. Kimiyse zamanının denetimi
kendi elinde değilmişçesine her yere geç kalır. Böylesi insanlar, tıpkı
çocukken olduğu gibi, baskı ve tehditle güdülenir, zamanlarını özerk
bir biçimde kullanamazlar. Üstlerinde bir baskı olmadıkça hareketsiz
kalır, başka bir gücün kendilerini eyleme geçirmesini beklerler, içinde
bulundukları durumu «üşenme» sözcüğüyle dile getiren bu insanlar,
günlük yaşamlarını başkalarının kendilerine verdiği bir görev gibi
sürdürürler. Özerkliği öğrenememiş olmaları kendi sorumluluklarını
üstlenebilmelerini engellediğinden, zaman kullanımını kendi
dışlarındaki etmenlere bırakarak sürüklenir, üstelik bundan ötürü
çevresel koşulları sorumlu tutarlar. Her yere geç kalma eğiliminde
olan insanlar, bunun kendi sorumlulukları olduğunu görmezlikten
gelerek, her defasında gecikmelerini haklı gösterecek bir neden
bulurlar.
Sayfa 157 - Metis Yayınları 18.Baskı