Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

224 syf.
·
Puan vermedi
Sizi Gidi Simülakrlar
Çağdaş felsefede insana inilmesiyle beraber, bazı meselelerden bahsedilmesi gerekti. Örneğin “Ben kimim?” ve “Gerçek dünya bu mu?” sorularına eğilirken, “İçinde yaşadığımız dünya ne denli gerçek ve birey gerçekliği algılandığını iddia ederken aslında gerçeklik gösterilen midir? Peki medya gerçeklik algısını nasıl değiştirmektedir?” şeklindeki arayışlara da yanıt aramaya başladı. İşte bu soruların kahir ekseriyeti, Jean Baudrillard’ın 1981 yılında kaleme aldığı; Simülaktrlar ve Simülasyon isimli kitabında cevap buldu. Baudrillard, radikal ve ayrıksı düşünceleriyle Batı toplumundan yayılan krizi haber verir. Baudrillard’a göre bugünkü sistemi kavramak için dolaşıma sürülen tezler “hiçlik” duvarında birer birer erimeye mahkumdur. İşlenen bu kusursuz cinayeti araştırmaya başladığımızda iletişim, sinema, reklam veya mimarlık alanlarında “gerçek” ve “hakikat” düzeneklerinin birbirleriyle nasıl yer değiştirdiğine göz atmamız yeterlidir. Bir resmin taklidi, bir eserin yorumu veya tarihi bir yapının kopyası tüm aurasını yitirerek aslının yerine geçebilmektedir. Artık her türden sanatsal kaygı, hakikat arayışı ve iletişim tarzı tüketilmek için vardır, iletişim araçları iletişimsizliğin mükemmel bir örneğini sergilerler. Baudrillard bilinenin aksine, çözümlemelerinde postmodern bir söyleme başvurmaz. Adanır’ın tanımlamasıyla söylersek, o “postmodern bir düşünür değildir!” Çünkü bu kitapta da görüleceği üzere, simülasyon evreninin “dünya görüşü” tarihsel gelişimin bir halkasıdır fakat son halkasını oluşturmaz. Son derece şüpheci bir perspektif ile dünyayı seyreden Baudrillard, henüz kitabın başında okurlarının zihinlerini eğip, büküyor ve çok farklı bir şekle sokuyor. “Hakikati gizleyen şey simülakr değildir. Çünkü hakikat, hakikat olmadığını söylemektedir. Simülakr hakikatin kendisidir. “ Baudrillard, birçok konuyu ele alarak, birçok örneklendirme ile derdini bizlere aktarmaya gayret ediyor. Fakat bendeniz, okuduğumuz bölüm hasebiyle; “medya” üzerinden yaptığı anlatılardan yola çıkarak kitabı hulasa etmeye çalışacağım. Baudrillard’a göre, her geçen gün artan daha çok haber ve bilgiye karşın, giderek daha az anlamın üretildiği bir evrende yaşıyoruz. Peki bu bir yönlendirme mi? Belki evet, belki hayır! Evet kısmını şimdilik şöyle koyuyor ve yönlendirme olmamasını ele alıyorum. Sosyoloğumuza göre gerçeklik unsuru taşımayan simülasyon, öyle muhteşem şekilde simüle edilir ki; aksini asla ispatlayamazsınız. Yalnızca bu ispatsızlık dairesinde, medya yönlendirme yapmıyor diyebiliriz. Medya çok rahat ve kolay bir şekilde, yapılan ve yapılmış olan herhangi bir katliamın unutulmasını sağlayabilir ve saklayabilir. Biraz somutlaştırmak gerekirse; 14 Mayısta Gazze-İsrail şeridinde İsrail açtığı ateş sonucunda 61 Filistinli hayatını kaybetmişti. 14 Mayıs aynı zamanda İsrail’in kuruluş tarihiydi ve katliamın yapıldığı sırada İsrail kanallarının ekseriyeti kuruluş yıldönümü eğlenceleri yayınlıyordu. Baudrillard işte bu tabloya paralel olarak şunları söylüyordu; “bir katliamı unutmak ve unutturmak da katliam türünden bir şeydir.” Her birey yaşamının belirli periyotlarında, içinde bulunduğu durumun gerçekliği sorgulamaktadır. Çünkü anlam veremediğimiz rastlantılar, açmaza giren sorunsallar ile yüz yüze geliriz. “Hayır, bu gerçek olamaz!” Başta Matrix filmi olmak üzere, birçok film “simüle edilmiş gerçeklik” olgusunu işlemiştir. Matrix bir anlamda bu furyadaki çağ açı olsa da naçizane görüşüm; Truman Show filminin bu alandaki en veciz yapım olduğu yönündedir. Şu an üzerinde yaşadığımız dünyanın, asıl olan gerçeklikte mahvolmuş, doğal kaynakları bitmiş, siyah bulutların ve şiddetli depremlerin yaşandığı bir dünya olduğunu düşünün. İnsanlığın kendi kendini ve yaşadığı bu dünyayı yok ettiğini hayal edin. İşte bu noktada “üst el”in bizleri devasa bir fanusun içine, yaşam sıvısıyla dolu yumurtalara koyup, bizlerin zihninde şu an yaşamış olduğu dünyayı tasarladığını düşünün. Bizlerin de şu an, bu devasa simülasyonda hayatına devam ettiğini varsayın. Şayet bunu hayal edebiliyor ve “yoksa?” diyebiliyorsanız, Baudrillard’ın Simülasyonuna hoş geldiniz. Teoloji de bir anlamda bunu savunmuyor mu? Yaşadığımız dünya tamamen bir simülasyon ve biz bu simülasyondaki birer simülakrız. “ChuangTzu bir kere rüyasında bir kelebek olduğunu gördü. Uyandığında ise kendine şu soruyu sordu; Zhou mu kelebekolduğunu görmüştü yoksa Zhou olduğunu görenkelebek miydi?” Kitabı özetleyen ve Baudrillard’ın meramını izah eden soru bu. Her şeye rağmen kitabı okurken ve anlamaya çalışırken beyniniz mütemadiyen 404 not Found hatasını veriyor ise, bu hatayı engellemenin iki yolu var; 1. Kitabı oracıkta kapatıp, Dilber Ay’ın “Dünya yalan, ölüm gerçek” şarkısını dinlemek. 2. İlk uçakla Disneyland’a gitmek.
Simülakrlar ve Simülasyon
Simülakrlar ve SimülasyonJean Baudrillard · Doğu-Batı Yayınları · 2014955 okunma
·
2.700 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.