Tam da yoğun bir şekilde eşyanın hakikatini sorguladığım şu günlerde, Raci'yle beraber kendi iç dünyamı, gönül deryamı harmanladım adeta.
Bugüne kadar tasavvufu(tasavvufçuları), vahdeti vücud öğretilerini pek sevememiş olsam da, yaş ilerledikçe, okudukça, olgunlaştıkça, hiç değilse ilk dönemki zühd hareketi sufileriyle git gide aynı noktaya ruhen ve aklen çekildiğimi hisseder oldum.
-Hakikaten varlık nedir?
-Yokluk nedir?
-Varlık varsa bile gerçekte bizim idrak ettiğimiz şekilde midir?
-Varlığı idrak edebiliyor muyuz ki acaba?
-Yoksa ettiğimizi mi sanıyoruz?
-Sanki çoğumuz sadece zannediyoruz..
Kitapta Raci'ye ait zannettiğiniz bu iç yolculuk ve tefekkür hali, ölümden önce er ya da geç sizleri de bulacaktır. Bu çıkışı olmayan, tatlı olduğu kadar da iç yakıcı bir arayış. Yeterli olgunluğa eriştiğinizi düşünen bir okuyucuysanız, vakit kaybetmeden
A'mak-ı Hayal'i okuyun, sindire sindire ve üzerine kendi iç dünyanızı göz önünde tutarak okuyun.
Özellikle