Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

lstanbul'da Fuhuş ve Devlet ilişkisinin Kısa Tarihçesi-3
17. yüzyıl başlarından 19. yüzyıl ortalarına kadar İstanbul' da fuh- şun seyrine dair fazla bir kaynak yok. 19. yüzyılda genelevlerin açıl- ması izne bağlanmış ve bu genelevlerde geneHikle gayrimüslim ka- dınlar çalışır olmuşlardı. Müslüman kadınların ise fuhuş yapması resmi olarak yasaktı. Hatta bu yasak edebiyat alanına dahi sıçramış ve Halit Ziya U şaklıgil'in fuhşa sürüklenen Müslüman genç bir kızı anlattığı romanı Sefile sansüre takılarak yasaklanmıştır.11 Fakat Ak- saray, Kadıköy ve Üsküdar gibi Müslüman mahallelerinde fuhuş yapıldığına dair bilgiler mevcut.18 Yalnız buralarda fuhuş kendini dar alanlardaki gizli çevrelerde aracıların elinde korur ve yayılmaya çalıştığı anda engellerle karşılaşırdı. Mahallenin kadınlar üzerinde- ki baskısı bu engellerin en önemlilerinden biridir. Mahalleli, bir ka- dından şüphelendiği anda mahallenin bekçisine, kadının varsa kefi- li ya da vekiline ulaşarak, kadının daha önce nerede oturduğunu, kimlerle arkadaşlık ettiğini, evine kimlerin geldiğini soruşturma hakkına sahiptir.19 Ahmet Rasim'in Fuhş-i Atik adlı kitabı da 1880-1924 yılları ara- sında İstanbul'daki fuhuş ve eğlence hayatına dair canlı bir anlatı ör- neğidir. Bu kitapta Fuhş-i Cedid (Yeni Fuhuş) ve Fuhş-i Atik (Eski Fuhuş) karşılaştırması yapan Rasim, özellikle Birinci Dünya Sava- şı'ndan sonra fuhşun çehresini değiştirdiğinden ve eskisi gibi gizli kapılar ardında kalmayıp buralardan taşarak şehrin her yanına yayıldığından bahseder. Kitabın yazıldığı dönem içersinde Beyoğlu ve Galata muhitlerinde bir sürü genelev bulunmaktadır, fakat bu ge- nelevler daha çok gayrimüslim kadınların çalıştığı yerlerdir. Bazı kaynaklar 1854 Kırım Savaşı'yla Rusya ve Balkanlar'dan göç eden toplulukların fuhşun yaygınlaşmasında etkili oldukların- dan bahseder. Temel, bu göçlerle birlikte Karadeniz kıyılarından Rusya'ya fırıncılık yapmak için gidip sonrasında geri gelen insanla- rın frenginin toplumda yaygınlaşmasına neden olduklarından söz eder.20 Frenginin sakat ve hastalıklı çocukların doğumuna yol aç- ması fuhuşla ilgili acil önlemler alınmasına neden olmuş ve fuhşun hükümet denetimi altında yapılmasını öngören bir düzenlemeyle Kırım Savaşı'nın hemen sonrasında İstanbul'da ilk genelevler açıl- mıştır. Trablusgarp Savaşı (1911), Balkan Savaşı (1912-13) ve Birinci Dünya Savaşı (1914-18) sırasında İstanbul'a Anadolu'dan ve diğer bölgelerden yoğun bir göç olur. Özellikle savaşlarda evini, kocası- nı, kardeşlerini ve oğullarını kaybeden Müslüman kadınlar içinde bulundukları zor ekonomik k-0şullara çözüm aramak için akrabala- rının yardımına ve hayır cemiyetlerine başvururlar. Kadınlar için yatakhaneler ve çalışma evleri kurulur, fakat kapasitenin sınırlı ol- masından dolayı birçok Müslüman kadın, hapis veya sürgün cezala- rını göze alarak para kazanmak için fuhuş yapmaya başlar.2 1 Diğer yandan, fuhuş yapan Müslüman Osmanlı kadınlarından bazılarının Osmanlı ordusuna bağlı dikimevlerinde dikişçi olarak ça- lıştırılına geleneği vardır ve bu uygulama Birinci Dünya Savaşı'ndan çok daha öncelere dayanır. Karakışla'nın belirttiği üzere, 16 Ağustos 1910 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürü, mahalle arasında fuhuş yapan kadınların askeri dikimevlerinde işçi olarak çalıştırılmasını ister.22 1914 yılı, İstanbul'un hem işgal kuvvetlerinin hem de Ekim Dev- rimi ertesinde İstanbul'a göç eden beyaz Rusların sayıca çok olduklan bir zamandır. Bu durumun İstanbul'daki fuhuş hayatını daha da renklendirdiği söylenir.23 Toprak'ın verdiği bilgilere göre savaş yıl- larında İstanbul'da 774'ü Müslüman, 691'i Rum, 194'ü Ermeni ve 124'ü Musevi olmak üzere 2125 vesikalı kadın çalışmaktadır.24 Öte yandan İstanbul yerlisi olmayan yabancılar fuhuş dahil her türlü işi icra edebilirler ve fahişeler de kapitülasyonların gözetimi altındadır. Bu yabancı vesikalı kadınlar arasında Ruslar sayıca önde gelirler. 2s Karakışla'nın 1920 yılında yapılan bir sayıma ilişkin olarak ver- diği rakamlar ise kayıtlı çalışan 2171 fahişe olduğunu ve bunlardan 358'inin Müslüman olduğunu gösteriyor. Şehirde Müslüman Os- manlı tebaası tarafından işletilen 11 genelev le beraber toplam 175 genelevin kaydı bulunmaktadır.26 Müslümanların işlettiği genelev- ler Üsküdar ve Kadıköy'de yer alırken, gayrimüslimlerin ve yaban- cıların genelevleri Galata ve Beyoğlu civarında yoğunlaşmaktadır. Tahmin edileceği gibi İstanbul' da fuhşun artmasıyla zührevi has- talıklar da artar. Zührevi hastalıklarla mücadele etmek için 18 Ekim 1915 tarihinde ilk defa resmi bir teşkilat kurulur. Toprak'ın makale- sinde ayrıntılı bir şekilde anlatıldığı üzere, teşkilatın çalışma tarzı ve görevleri, fahişeler ve fuhuş yerleri hakkında detaylı hükümler, ka- dınların sınıflandırılması, fuhuş yerlerinin işletme kuralları hazırla- nan bir mevzuatla ayrıntılı olarak belirlenir. Günümüzde genelev olarak bilinen yerlerin adı o zamanlar "umumhane"dir. Umumhane- ler dışında, fahişelere kiralanan pansiyonlar ve "rendezvous" evleri de fuhuş yapılan yerler kapsamında tanımlanır. Bütün bu fuhuş yer- leri mevzuatta belirtilen yerlerin dışındaki mahallerde ve "namus sahibi" ailelerin oturdukları evlerin yanı başında veya karşısında açılamazlar. Buralarda çalışan kadınlar ise umumhanelerin bulun- duğu mahaller dışında ikamet edemezler. Çalışan kadınlara İstan- bul' da Polis Müdürlüğü tarafından "hüviyet varakası" verilir. Ka- dınlar fuhuş icra ettikleri odada hüviyet varakasını görünür bir yere asmak ve sokakta dolaşırken de yanlarında taşımak zorundadırlarBugün yürürlükte olan Genel Kadınlar ve Genelevlerin Tabi Ola- cakları Hükümler ve Fuhuş Y üzünden Bulaşan Zührevi Hastalıklar- la Mücadele Tüzüğü'nün temelleri aslında bu mevzuata dayanıyor ve birçok ortak düzenleme içeriyor. Bugünkü mevzuatın yürürlüğe girişi 1933 yılında gerçekleşiyor. Fakat 1930 ve 1933 yıllan arasın- da. devlet fuhuşla kurduğu ilişkiyi başka bir zemine taşıyarak, fuh- şun düzenlenmesinden çok ortadan kaldırılması için mücadele et- meye çalışmıştır. Milli mücadelenin hemen ertesinde fuhşa dair yü- rürlükte olan mevzuatın toplumdaki ahlaki yapının düzelmesine hiç- bir katkı sunmadığı düşünülmüştür. Öte taraftan 1800'lerin ortala- rında başlayan ve yabancılar tarafından yürütülen uluslararası kadın ticareti İstanbul' da ciddi bir seviyeye ulaşmıştır28. Bu dönemde sa- dece Türkiye' de değil, dünyada da fuhuşla ilgili benzer kaygılar gö- rülmektedir. Fuhşun tamamen ortadan kaldırılması için uluslararası bir federasyon kurulur. Federasyonun çalışmaları Milletler Cemiye- ti'nde etkili olarak, cemiyetin kadın ve çocuk ticaretinin ortadan kal- dırılması için bir komite kurmasını sağlar. Komitenin yapmış oldu- ğu geniş çaplı propaganda Türkiye'de de yankı bulur.29 Bir başka gelişme ise Milli Mücadele sonrası Türk toplumunun inşası yolunda yürürlüğe konan yeni politikalar alanında yaşanır. Özellikle Yunanistan'la yapılan nüfus değişim anlaşmaları sonucu milli nüfusunu homojenleştiren Türkiye Cumhuriyeti, bu nüfusun sağlıklı ve sağlam olmasında ailenin rolünü vurgulayan bir dizi dü- zenlemeyi hayata geçirir. Yeni kurulan Cumhuriyet'in gözünde fu- huş, neden olduğu ahlaksızlık ve yaygınlaştırdığı hastalıklar yüzün- den bu emellere engel olmaktadır. Dolayısıyla fuhuş milletin gele- ceğini ve toplumsal hayatı tehdit etmektedir. Bu yüzden 12 Nisan 1930 günü "Fuhuşla Mücadele" genelgesi yayınlanarak fuhşun ta- mamen ortadan kaldırılması ve genelevlerin kapatılması için çalışmalara başlanır.30 Genelge yayınlandıktan sonra Türkiye'nin hiçbiryerinde yeni genelev açılmasına izin verilmez, genelevler yeni bir kadının kaydını yapamazlar ve genelevlerde müzik çalınmaz ve iç- ki satılmaz. Genelev işleten ya da fahişelik yapan yabancılar ise sı- nır dışı edilir. Diğer yandan bu sıkı kontrolle beraber çok yoğun bir fahişe avı başlar ve gelişigüzel bir sürü ev basılır. Yapılan baskınlar sonucu özel hayat ve mahremiyet konularında ciddi özensizlikler gösterile- rek birçok insan rencide edilir. Bunun üzerine devlet fuhuş karşısın- daki tavrını yeniden değiştirmek zorunda kalır ve bugün hala yürür- lükte olan mevzuat "Fuhuşla ve Fuhuş Yüzünden Bulaşan Zührevi Hastalıklarla Mücadele Nizamnamesi" adıyla kanunda yerini alır. Birkaç ek madde ve ufak tefek değişiklikler haricinde 2010 Türkiye' sinde hala geçerliliğini koruyan da işte bu düzenlemedir.
·
486 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.