Gönderi

Tersane
Dârüssınâa-i Âmire de denilen Tersâne-i Âmire, Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla birlikte Gelibolu’da teşekkül eden ve sonraları devletin genişlemesine paralel olarak İstanbul Haliç’te esaslı bir teşkilâta kavuşan Osmanlı denizcilik faaliyetinin merkez üssüdür. Osmanlılar tersane yerine önceleri “liman” kelimesini kullanırken XVI. yüzyılın başlarından itibaren daha çok İtalyanca “darsena” kelimesine benzeyen “tershâne”yi (tersâne) kullanmaya başlamıştır. Tersane kelimesi, Arapça “dârü’s-sınâa” terkibinin birçok Akdeniz ülkesi tarafından uzun süre değişik biçimlerde kullanıldıktan sonra Türkçe’ye geçmiştir. İspanyolca’da “ataruzana, arsenal, darsena”; Portekizce’de “darsanale, drasena”; Malta dilinde “tarzna, tarznar”; İtalyanca’da “arsenale, darsena” şekline girmiştir (Lingua Franca, s. 428-430). Osmanlı belgelerinde “gemi inşa edilen gözler” mânasına ilk defa 920’de (1514) “tershâneler” (BA, Müteferrik Defterler, nr. 36806, s. 272) ve Pîrî Reis’in Kitâb-ı Bahriyye’sinde Alanya Tersanesi için “dershâneler” biçiminde geçmiş ve çok geçmeden (1527) Galata’daki gemi inşa üssüne “tershâne” adı verilmiştir. Galata Tersanesi, Barbaros Hayreddin Paşa zamanında Tershâne-i Âmire olmuştur. Osmanlılar, sahillere ulaştıktan kısa bir süre sonra gerek Bizans’tan intikal eden gerekse denizci Anadolu beyliklerinden kalan İzmit, Gemlik, Edincik, Gelibolu ve İstanbul’daki Kadırga Limanı gibi eski tersanelerden yararlanmış, Sinop ve bugün hâlâ varlığını koruyan Alanya gibi Selçuklu tersaneleri de Osmanlılar tarafından kullanılmıştır. Osmanlı Devleti’nin ilk teşekküllü tersanesi 1390’da Yıldırım Bayezid tarafından Gelibolu’da Bizans’tan kalan tersanenin yerinde kurulmuştur. Bu dönemde burası liman diye geçer. Fâtih Sultan Mehmed’in ilk nüvesini oluşturduğu Galata Tersanesi’ne II. Bayezid’in birkaç ilâvesi dışında asıl şekil veren hükümdar Yavuz Sultan Selim’dir. Güçlü bir donanmaya sahip olmak amacıyla daha Çaldıran seferi öncesinde tersane inşası için bazı kararlar alındı. Venedik’in İstanbul balyosu Nicolò Giustinian’ın 30 Haziran 1513 tarihli raporuna göre tahta çıkışının ertesi yılı Yavuz Sultan Selim, Gelibolu ve İstanbul’da her biri 100 gözlü 200 kadırga kapasiteli büyük tersanelerin yapılması için emir verdi. 200.000 duka altın tahsis edilen bu tersane gözlerinin inşaatı, 1513-1514 yılı kış mevsiminde Galata surlarının batısındaki koyda eski Ceneviz Tersanesi’nin olduğu yerde başladı. Buradaki yamaçta bulunan kabirler nakledilip açılan alan tersane yapımına tahsis edildi. 1513 sonbaharında ilk dört gözü tamamlanan tersanenin yapımı Gelibolu sancak beyi İskender Bey tarafından sürdürüldü; 1514 baharında bir ayda elli ve yaz sonuna kadar 100 tersane gözü bitirildi. Böylece gemi inşası için olduğu kadar donanmanın seferden dönüşünde gemilerin kış mevsimini karada ve korunaklı bir şekilde geçirmesi, gerektiğinde bakımlarının yapılması için iki tarafı duvar, üstü kapalı tezgâhlar/gözler hazırlandı. Bu tersane gözleri kıyıda bitişik nizam yapılmıştı ve kalın duvarlarına karşılık çatıları kiremit kaplıydı. Bir veya iki kadırga alabilecek kapasitede olan gözlerin yanında kürek vb. gemi donanım malzemesinin konulduğu taştan yapılmış, üstü kurşun kaplı ambarlar bulunuyordu. Tersane gözlerinin arkasında kadırga yapım malzemelerinin muhafaza edildiği, üzerleri düz ve kurşunla kaplı birer mahzen vardı. Tersane gözlerinin kara ve deniz tarafı açık bırakılmıştı. Tarihçi Âlî Mustafa Efendi’ye göre tersane gözleri Frenk ülkelerindeki gibi inşa edilmişti.
·
112 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.