Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

448 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
196 günde okudu
“BİLMEK VE EYLEME GEÇMEMEK, BİLMEMEKTİR”
“Gün doğduğunda uyandı, bir duş yaptı, sinekkaydı tıraşını oldu, üstüne Kalkan topluluğunun üniformasını geçirdi. Bugün intihar edip kafasının kesileceği gündü.” Böyle anlatıyor marguerite yourcenar, “mişima ya da boşluk algısı” kitabında Mişima’nın intihara giden yolunu. Yazar, aynı kitapta; "bu meşrutiyetçi imparatora sadakatiyle sağcıdır, mazlum ve aç köylülere bağlılığıyla da solcudur. Hapishanede, sürekli dayak yiyen komünistlerden daha iyi muamele görmekten utanır," şeklinde tanımlıyor Mişima’yı. Thomas Bernard ve Gunter Grass ise Mişima’nın detaycılığına ve disiplinli olmasına odaklanırlar. Zira haksız da sayılmazlar çünkü öleceği günün hemen öncesinde yayıncısının beklediği metni bitirip teslim etmeyi ihmal etmemiş, hamile kedisinin doğuracağı yavruya bile ismini intihar etmeden bir gün evvel koymayı unutmamıştır. Kedinin ismi Yukio Mişimadır yani; Ölümle lanetlenmiş kayıp şeytan… Eserleriyle, savunduğu değerlerle, yaşam öyküsüyle ve bu öyküsünü sonlandırış metoduyla yukarıda örneklediğim gibi pek çok yazara konu olmuş bir yazar Mişima. Üç kez nobele aday olup bu ödülü yakın arkadaşına kaptıran Mişima’nın çoğu otorite tarafından başyapıtı olarak nitelendirilen “Bereket Denizi” dörtlemesinin ikinci kitabı “Kaçak Atlar” romanı üzerine bir şeyler yazmak istedim. Sene 1945, Japonya iki büyük şehrine atılan atom bombası sonucunda büyük kayıplar vererek II. Dünya Savaşından yenilgiyle ayrılmış, dönemin imparatoru Hirohito radyodan mağlubiyetlerini ilan etmiş. Muhtemelen Mişima’da bu konuşmayı dinlemiş, tam deli fişek zamanlarında 20 yaşında. Bu yıkıma şahit olmuş bir kuşağın içinde gelişti Mişima’nın düşünce sistemi. Modernizme karşı geleneği savunuyordu. Modernizmin yozlaştırdığı Japonya’nın samuray geleneklerine geri dönüp, buradan doğacak soylu bir ruhla yeniden yüzünü güneşe çevirebileceğine dair mutlak ve sarsılmaz bir inancı vardı Mişima’nın. Bu inancını ete kemiğe büründürüp kitaplaştırmış ve 20 yaşında İsao isimli bir karakter yaratarak, kendi hayatına son veriş eyleminin adeta provasını yapmış bu kitabında Mişima. 1910’larda geçen dörtlemenin ilk kitabı
Bahar Karları
Bahar Karları
’ndan (incelemem; #70860626) 20 yıl sonrasında geçiyor Kaçak Atlar. İlk kitaptan tanıdığımız Honda, 39 yaşına gelmiş, yargıç olmuş. 20 yıl önce yitirdiği arkadaşına matemi ve özlemi devam ediyor. İsao isminde tanıştığı gençte buluyor kayıp arkadaşı Kiyoaki’yi. Bu buluşunda kendisine Budizm ve reenkarnasyon inancı yardım ediyor. İsao’nun, Meiji döneminde gerçekleştirilen darbe girişimini detaylıca anlatan ve kitapta da belirli bir yer işgal eden “Kutsal Rüzgar Birliği” isimli bir öykü kitabını Honda’ya hediye etmesiyle açılıyor ana konu önümüze. Bahse konu öyküden öğreniyoruz ki; Meiji döneminde bir prensin Almanya’da okumasına izin verilmesi; samurayların topuz yaptıkları saçlarını kesebilecekleri ve isterlerse kılıç taşımadan gezebilecekleri; batılı takvimin benimsenmesi gibi icraatların darbeye zemin hazırladığından bahsediliyor. Bu kitabı başucundan ayırmayan İsao’nun tasarladığı eyleminin ilham kaynağı da bu öykü kitabı oluyor. Öyküyü okuyan Honda’nın İsao’ya yazdığı, öyküde savunulan düşüncelere REDDİYE diye nitelendirdiğim mektubunu ben çok beğendim. Mektupta özetle; öykünün tehlikesinin karşıtlığa yer vermemesi olduğu, o günlerde Japonya’da en olmadık düşüncelerin bile gerçekleşme ihtimalinin olduğu, insanın tarihten ders alacaksa salt bir dönemin belli bir bölümünde yoğunlaşmayıp, o dönemi oluşturan diğer verileri de incelemesi gerektiği ve herkesin kendi yaşadığı döneme bakış açısının sınırlı olduğu kaleme alınmakta, geçmişin parçalı bulmacasından belli bir parçayı alıp onu şimdiki zaman yerleştirmeye çalışmak gibi bir eğlencenin ancak çocuklara mahsus olacağı vurgulanmaktadır. (sayfa 125 ila 130 arası) Mişima’nın hayatından otobiyografik unsurların fazlaca yer aldığı romanda ana konu her ne kadar İdealist yurtsever İsao’nun, “Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini /bulunur kurtaracak bahtı kara mâderini” diyerek kurmuş olduğu ekiple, zaibatsu (meiji dönemi ile II. Dünya savaşı sonu arası dönemde Japonyanın ekonomi ve sanayisini kontrol eden aile şirketleri) üyelerini öldürmeye yönelik eylem planı ve sonrasına odaklansa da, esas meselenin bir inanca duyulan bağlılık ve o inancın gereklerini yerine getirmek için sarf edilen inat ve çaba ile sahip olduğu değerlere ödün vermeden adanmış bir insanın yapabileceklerinin sınırsızlığı yadsınmamalıdır. Zaibatsunun başı kurahara’nın babasıyla olan ilişkisini öğrenmesi ile oluşan öfke ve nefretin gerçekleştirmek istediği eylemin arılığına, adeta denizdeki bir kum tanesi kadar bile etki etmesinin önüne geçmek için yürütttüğü akıl ve yaşadığı ikilemi içeren satırlar kayda değerdi. İsao’nun hapishanede “Japon Wang Yang-ming Öğretisi” isimli bir kitabı okur. Kitabın karakteri Çusai, kıtlık yıllarında açlıktan ölen insanlara ne devlet adamlarının ne de zengin tüccarların yardım ettiğini görünce, 1837’de bir kaç yüz kişiden oluşan silahlı örgütü ile tüccarların mağazalarını yakıp, tahılları yoksul halka dağıtır. Sonrasında da el bombası ile intihar eder. İntihar ettiğinde 44 yaşındadır. Tıpkı Mişima gibi. Bu öğretiye göre; “Ruh bir kez Büyük Boşluk'a teslim oldu mu, beden yok olsa bile, geride asla yok olmayan bir şey kalır. Bu yüzden bedenin değil, ruhun ölümünden korkmak gerek. Aslolan şeyin, yani ruhun ölmeyeceğini bilen insan dünyada hiçbir şeyden korkmaz. İşte, insanın karanlığının temeli budur...” (sayfa: 376) Kitabın sonuna doğru İsao, Yargıcın sorusu üzerine bir savunmada bulunuyor ki, söylediği şeylerden “güzel ve yalnız ülkemizin” nasıl yozlaştığını, aslında dönem ve ülkeler değişse de “AYNILARIN AYNI YERDE, AYRILARIN DA AYRI YERDE” olduğu ve edebiyatın nasıl sınırları ve mekanları kaldırabildiğini anlıyoruz. (Edebiyat sen ne güzelsin? Belki sorunları çözmüyorsun ama hayatımızı yaşanır ve anlaşılır kılıyorsun. :)))) Buyurunuz efenim. YARGIÇ: Neden inanç yetmiyor? Yurtseverlik salt bir inanç olarak kalamaz mı? İnsan neden senin yaptığın gibi yasadışı eylemlere kalkışmak zorunda hissediyor kendisini? İSAO: Wang Yang-ming öğretisinde, düşünceyle eylemin uyumu diye bir kavram var: “BİLMEK VE EYLEME GEÇMEMEK, BİLMEMEKTİR.” İşte benim uygulamaya çalıştığım şey bu. Japonya’nın çöktüğünü, geleceğini kara bulutların sardığını, çiftçilerin yoksullaştığını, yoksulların umutsuzluğunu bilen, bütün bunlara da siyasal yozlaşmanın ve bu yozlaşmayla beslenen Zaibatsu’nun vatan hainliğinin yol açtığını, kutsal imparatorumuzun iyilik ışığını söndüren iblisin kaynağının burada olduğunu bilen biri, “bilmek ve eyleme geçmemek” öğretisini nasıl kulak ardı edebilir ki? (sayfa:416) Ziyadesiyle uzattığımın farkındayım. Daha yazacak şeyler ar ama kitaptan son bir alıntı ile yazımı nihayete erdiriyorum efenim. “hayatta en çok istediğin şey nedir?” sorusuna, İsao şöyle cevap veriyor: “gündoğumundan önce…şafak vakti, bir kayalığın tepesinde, güneşe karşı saygıyla eğilmek…aşağıdaki ışıl ışıl denize bakarken, uzun soylu bir çam ağacının altında…KENDİMİ ÖLDÜRMEK.” (sayfa: 139) İYİ MİŞİMALAR VE OKUMALAR…
Kaçak Atlar
Kaçak AtlarYukio Mişima · Can Yayınları · 2015293 okunma
··
760 görüntüleme
Seda okurunun profil resmi
Yıldızım barışmamıştı Mişima ile ama bu güzel değerlendirmeniz üzerine tekrar deneyeceğim, elinize sağlık Sayın Bahtiyar.
mesut bahtiyar okurunun profil resmi
teşekkür ederim beğendiğiniz için. anlam veremediğim bir şekilde çekti beni kendisine, gönül rahatlığı ile tüketebilirsiniz efenim. :))
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.