Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

144 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
"Hayat ; iliğine,kemiğine kadar sömürülmüş bir sözcük,iç sızısını andıran bir uğultu,okyanuslar dolusu uğultu." yazıyordu bir paragrafta.Aslı Erdoğan'ın hayat tanımı bu...Zira 2009 da bir röportajında ; Ben yaralı biriyim.çok açıktırdır ki Benim bilinçaltım yara bere içinde diyor. Kitap 4 Ana öyküden oluşuyor.En belirgin metafor taş bina.Bir yerlere kapatılmışlık,terkedilip unutulmuşluk,kopkoyu yalnızlık (içsel çığlıklar ) diğer öykülerinin de ortak paydası.Sonu gelmeyen bir bunaltı,bir devir daim... Öfkeli bir mahkûmun günlüğü gibi uc uca ekleniyor ilk iki öykü. Tahta kuşlar adlı öyküde,Hayatla nasıl mücadele edilmesi gerektiğini bilemeyen kadınlar var.En başarılı bulduğum öyküsü de bu oldu.Neresi ve anlatılan öykülerin kimlere ait olduğu belli.Filiz, hikâyesinde şu soruyla irdeliyordu hayatı : "Hayat ile mücadelenin tek yolu,doludizgin sevmek mi,yoksa hiçbir şey istemezsem,bana zararı dokunmaz mı ?" Herkesin hayatında bir taş binası vardır diyor Yazar.Heskesin var mıdır bilemem ama,Benim çocukluğumun taş binası,Dedemin Foça'daki,denize 20 metre mesafede,pencerelerinden rengarenk çiçeklerin göz kırptığı,yüksek,ahşap pervazlı pencerelerinden,güneşi cömertçe içeri buyur ettiği,Rumlardan kalma,şirin bir kasaba eviydi.Oysa Yazar'ın taş evi'nin,bilinçaltına acı bir hatıra olarak yuvalanmış,çocukluğundan kalma metruk bir bina olduğunu öğrendim.Tımarhane'ye ya da dayakçı polislerin olduğu bir Karakol binası canlanıyor gözünüzde taş bina'yı anlatırken.içeri girip çıkamayanlar,işkence görenler v.s... Ruhsal ve tensel yalnızlığının,iç dünyasına açtığı yaraların serkeşliğiyle epey bocalamış yazarımız.Bazı imgeler,betimlemeler abartılı.(iki öykü hariç) Kahveyi sade içmeyi sevenlere,bol şekerli ve sütlü kahve ikram etmeye benziyor biraz da... Oysa yazarımız Sait faik ve Çehov'dan etkilebdiğini söylüyor.Nitekim Edebi eserlerin,berrak nehirler gibi akması gerektiğine inanırım.özellikle öykücülükte ararım bunu. Fizikçi kafasıyla,okuyucunun kafasını karıştırmak bencillik olur ki,buna da hiç takılmıyor zaten Aslı Erdoğan.Yaralıyım,Ben yazarsam böyle yazarım diyerek kestirip atıyor.Eserlerini okuyup okumamak,sizin tercihinize kalıyor Bir öyküsü,hazımsızlık yapan gazlı bir yemek etkisi yapabilir.Bir mide hapı ya da bir bardak limonlu soda yoksa elinizin altında,yandığınızın resmidir. Ağdalı diliyle,tren vagonu gibi bitmeyen betimlemeleriyle,depresif paragrafların içinde ağır aksak ilerlerken,Yazar'ın taş binasının,soğuk ve karanlık delhizlerine ürkekçe dalışlar yapabilirsiniz,öykülere adapte olma zorluğu çekmezseniz. Yazar'ın Hayat'a baktığı yer tam da uçurumun kenarı.Bedeni, bir rüzgârın alıp gideceği kadar hafifken, ruhsal varlığı koca bir kaya kadar ağır .. Terkedilmiş hamile kadını okurken içim daraldı hatta karardı gece oldu.Eve gidip, odanın tavanından,orta yerine bir ip sarkıtıp kendini asacak,ya da bir jilet alıp bileklerini hunharca doğrayacak,ya da en iyi ihtimalle bir kaç antidepresan alarak,yatakta bir cenin gibi dertop olup,günlerce başını kaldırmayacak sandım.Ama öyle olmadı.Yazar,şizofrence anlattı da anlattı kendi canını bağışlayarak.O bölüm daha çok bir şizofrenin günlüğüne benziyordu. En beğendiğim öyküsü "Tahta kuşlar" Deutsche welle ödülünü kazanmış ve eserleri dokuz dile çevrilmiş. "Yeter artık bunca keder !" Ahh evet,tam da şu anda intihar etmelisin.Hadi ne duruyorsun.? Taş binanın en tepesinden boşluğa bırak kendini!" diye bağıran insanlar belirebilir paragraf aralarına gizlenmiş...dikkatli olun.görmezden,duymazdan gelin ! Yazar,acının dozunu artırarak,altın vuruşa hazırlık yapıyor izlenimi veriyor.neyse ki intihar etmiyor. Dipnot: Depresyonlu yakınlarınıza hediye etmeyin,depresyondaysanız,elinize dahi almayın. (Bir iki gün rapor alıp açık havada dolaşsam iyi olacak)
Taş Bina ve Diğerleri
Taş Bina ve DiğerleriAslı Erdoğan · Everest Yayınları · 2022821 okunma
··
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.