Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bugün son gün. Degustasyon'da buluştuk Halit'le. Nasıl oldu bilmiyorum, birden her şeyimle açılıverdim ona. Başım dönerek anlatıyor anlatıyor anlatıyordum. Meral'le dertleşircesine en saklı şeylerimi; annemin diktatörlüğünü, geçimsizliklerimizi, bir çeşit tutsak oluşumu, din baskılarını, acılarımı, özgürlüğümü elde edemezsem kendimi öldürmeyi düşünmeyi bile söyledim ona. Belki de kaçacağımı evden, hiç kimsenin beni anlamadığını, tek arkadaşım Meral'i, şiire sığınarak ayakta durabildiğimi. Öyle bir şey oldu ki anlattıkça anlattıkça, o vakte dek hiç olmadığım kadar bahtsız sandım kendimi, başladım ağlamaya. Mendiliyle gözyaşlarımı sildi, çocuğuymuşum gibi. Bu hareketiyle sapıttım büsbütün ve şu anda tiksindiğim bir şey yaptım: gözyaşlarımı silen ellerini alıp öptüm. Tütün kokuyordu parmakları acı acı. Nasıl yapabildim bunu şaşıyorum kendime. Sanırım aslında, ona yapılan eziyetleri benimkiyle karıstırıyordum, çektikleri sanki benim yüzümdenmiş gibi geliyordu bana, bunu ödedim biraz. Soğukkanlılıkla yatışmamı bekledi, sonrada tüm acıların dünyanın ve Turkiye'nin içinde bulunduğu politikaya bağlı olduğunu söyledi. Bunu anlar gibi oldum ama bu çocuğun böyle en ince anlarda araya aklını bıçak gibi sokması da tuhafima gidiyor doğrusu. Hem anlamak ya da bilmek açmazlardan kurtulmak demek değildir ki! Ben özgürlüğümü elde etmeden mutlu olamayacaksam, dunya da bana bunu vermemekte direnmekteyse mutlu olamayacağım demektir... Insan mutsuzluğunu birileriyle paylaşarak dayanabilir bu dünyaya belki de, Halit kalsaydı burada benim de dayanma gücüm artacaktı belki; oysa yarın o da gidiyor... "Sen bana bacılarım kadar yakınsın, istediğin an çık gel bize, neyimiz varsa senindir..." Gönlünün tüm cömertliğiyle çağırdı beni, yoksulluktan, umutsuzluktan başka bölüşecek bir şeyi yok biliyorum, gene de nasıl mutlu kılıyordu varlığı beni... Bu sözleriyle iyice ağladım. Bu kez o aldı ellerimi, avuçlarımı çevirip öptü. Uzun uzun uzun sustuk. Ayrılık saati gelip çattığında ikimiz de masanın kirli örtüsüne dikmistik gözlerimizi. Ben arada bir beyazpeynirin üzerindeki küllere de bakıyordum. Son cıgaramızı yaktık. Son olduğunu ikimiz de bildik. Yenice paketinin sırtına bir şeyler karaladı ve uzattı: Yaralı paramparça şarkı söyleyen kalbim gözlerin yeryüzü ve nazlı umut hepsi bu kadar sevgilim. Seviyor muyduk acaba birbirimizi? Sevda dedikleri bu muydu yoksa? Buysa, biraz da komik değil mi?
·
102 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.