Büyük küçük mahalle halkının mektebe, okuma bilene, kitaba karşı içten gelen, yerleşmiş saygısı vardı. Bizim mahalle halkı için mektep, kitap ve okuyan insan, büyük ve mutlu varlıklardı.
Seni sevmedim ki benimki yalnızca teşhis
Örneğin gece ortalama kaç yıldız bir uzay tutar
Örneğin buralarda ortalama kaç sehir bir memleket
Özlediğimi kaç kere söylersem hayatta kalırız
Örneğin kaç tartışmamız bir saadet sayılacak
Sevgilisini terk eden dört kişi düşün örneğin
Biri limanda, öteki istasyonda, diğerleri
havaalanında ve otogarda
Dört kiși: Dört ayrı sınıftan dört ayrı yüz
Biz birbirimizden güvenoyu alamadığımızdan sürgünüz
Ben seni kırdım, dut ağacı ırmağı incitti
Canını sıktı haylaz okyanuslar ketum sokakların
Herkes bir gezegene rakip, herkes büyük bir aşka düşman
Öreğin toplam kaç çocuk bir çocuk parkını karşılar
Hepimiz hatıralarımızı kontrol edelim
bakalım kaç cinayet ve darp aydınlanacak
Sevişmelerimiz makûl, cilveleşmelerimiz hoyrat
mamafih ayrılıklarda netice almalarımız hâlâ belirsiz
Ferah ol, seni sevmedim ki benimki yalnızca yanlış teşhis
Hepsi güzel de gençlerin çoğu çiftçilik yapmak istemiyormuş. Yaşlılar bundan şikayetçi, ama ben "Gençlerin hakkı var" dedim, "Çiftçiliğin tadı mı kaldı? Son senelerde hiçbir hükümet çiftçinin derdini dinlemedi. Ziraatın cihat kadar mühim bir mesele olduğunu düşünmedi."
Her şey yerli yerinde; havuz başında servi
Bir dolap gıcırdıyor uzaklarda durmadan,
Eşya aksetmiş gibi tılsımlı bir uykudan,
Sarmaşıklar ve böcek sesleri sarmış evi
Her şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak,
Serpilen aydınlıkta dalların arasından
Büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor zaman
Sessizlik dökülüyor bir yerde yaprak yaprak
Biliyorum gölgede senin uyuduğunu
Bir deniz mağarası kadar kuytu ve serin
Hazların âleminde yumulmuş kirpiklerin
Yüzünde bir tebessüm bu ağır öğle sonu
Belki rüyalarındır bu taze açılmış güller;
Bu yumuşak aydınlık dalların tepesinde,
Bitmeyen aşk türküsü kumruların sesinde,
Rüyası ömrümüzün çünkü eşyaya siner.
Her şey yerli yerinde; bir dolap uzaklarda
Azapta ruh gibi gıcırdıyor durmadan,
Bir şeyler hatırlıyor belki maceramızdan
Kuru güz yaprakları uçuşuyor rüzgârda.
Ahmet Hamdi Tanpınar