Aslında şöyle bı kısır döngü yarattı zihnimde bu söz. İnsanin zaten dışarıya bağlı olmamalı mutlu olması. Kendimizi mutlu etme görevi sadece bize ait diye dusunenlerdenim. O yüzden üzüldüğümüzu anlamak da yine kendi gorevimiz olmalı ki farkında olup mutlu olmaya odaklanabilelim.
Karşılıklı üzülenlerin karşılıklı üzüldüklerini anlayamamaları neticesinde de ortaya çıkan durum,mutsuzluk...Empati eksikliği,iletişim eksikliği,ego...Tek taraflı üzüntünün anlaşılamaması durumu ise sevginin olmaması...
Çoğunluk o kadar bencilce, kendi sahi ve kendince icat ettiği yapay mutsuzlukların içine gömülü ki; kendi içinden çıkıp, gözünü en yakınındakinin mutsuzluğuna bile çevirmesi nasıl olası olabilecek ki?