Ne zaman bir Türkçe inceleme sitesinde, bir dünya tarihi kitabı hakkında yapılan yorumlara baksam daima şuna benzer bir yorum ile karşılaşıyorum : Neden biz Türklerden hiç bahsetmemiş, neden İslamiyetten bu kadar az bahsedilmiş vb.
Okullarımızda sadece Türk tarihi anlatılıyor olduğu için, öğrenciler tüm tarihin Türklerin çevresinde döndüğünü düşünüyor. Geçmişi anlamak, insanlığı bugüne getiren süreçleri anlamak, entelektüel bakış açısı kazandırmak gibi hedefleri olmayan Türkiye'deki tarih eğitiminin tek gayesi, sloganlar haricinde düşünemeyen dar bir milliyetçi bakış açısıyla dünyaya bakan nesiller yetiştirmektir. Haliyle bu kişiler herhangi bir dünya tarihi kitabı okuduklarında, Türkler için ayrılan kısımların azlığından sürekli şikayet ederler. Belki de bu noktada Bertrand Russell'ın çağrısına kulak vermeliyiz: Ortaokul ve lise tarih kitapları o ülkenin mensubu olmayan kişiler tarafından yazılmalıdır.
Bu gibi dünya tarihi kitapları okumanın en büyük faydası, size öğretilen dar kalıpların dışına çıkıp sizi merak etmeye, öğrenmeye teşvik ermesi. Bu kitabı okuduğunuzda sadece devletler arası savaşları, taht mücadelelerini değil, tarihi asıl şekillendiren insan topluluklarının hikayesini okuyacaksınız.