Nietzsche’nin Strauss hadisesinden sonra “saldırılacaklar” listesini bir yana bırakıp, Wagner’in özel hesaplaşmalarından başka şeylerle de ilgilenme kararı, üstat tarafından pek hoş karşılanmadı. Zaten Nietzsche’nin Bayreuth polemikçisi rolünün üstüne gölge düşmüştü. David Friedrich Strauss, sanki Wagner’in “imha ahi” tutmuş gibi, Nietzsche’nin onu “kültür kemiren kurt” olarak göstermesinden altı ay sonra ölmüştü. “Umarım ki,” diye yazıyordu Wagner müridi mahcup bir ifadeyle, “onun son günlerini zorlaştırmamışımdır ve benden habersiz ölmüştür. - Son derece üzgünüm”. Yıllar sonra Eski ve Yeni İnanç'a saldırmakla bir kitabı “gülerek öldürdüğünü” ve bu arada “farkına varmadan yaşlı bir adamı... ‘katlettiğini’" itiraf etmiştir.
Nietzsche'nin çektiği bu vicdan azabı, Cosima’ya hiçbir zaman anlaşılır gelmemiştir. Minotauros’unun çıkarlarının koruyucusu olarak ona kurban verilmesi gerektiğini biliyordu ve Nietzsche Strauss’un zaten ölümünden kısa süre önce, onun bir yazar olarak “gerçekten yok edildiğini” yazmıştı. Nietzsche’nin sonraları kapıldığı kuruntuları duyduğu zaman, ona soğuk bir ifadeyle “fikir meselelerinde kesinlikle duygusallık kabul etmediğini ve zararlı bir kimsenin hasta veya ölüm döşeğinde olup olmamasının onu hiç ilgilendirmediğini” belirtmişti.