Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

160 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Karadeniz'in "Ereğli"si
I. Doç. Dr. Kriton Dinçmen, "Psykhiatria ve Mythos" eserinin giriş kısmında şunu der: "İnsan anlayamadığı, açıklayamadığı, aklının alamadığı bir olay karşısında bulunduğunda -hele bu olay soyut olursa çok daha büyük ölçüde- ya metafizik/demoniak bir açıklamaya başvuracak ya da olayı efsane/mythoslara (mitos) dönüştürüp kendi yaşantısı, kıymet ölçüleri, ahlâk anlayışı, inancı içinde yoğurarak o olaya bir yaşarlılık verecektir." Henüz sayın Dinçmen'in bu değerlendirmesinden ya da dünya dinlerinden, felsefeden ve mitolojiden bihaber bir çocukken, benim için mitoloji ara sıra televizyonda denk geldiğim filmlerden ibaretti. Bu filmler bana oldukça saçma gelirdi; bir kere bu varlıkların hiçbiri benim gerçek dünyamda yoktu, sonra sürekli abartılı ve anlamsız hareketler içindeydiler, ve hatta çok ahlaksızdılar. Sonuçta mitoloji benim için uzun bir zaman tozlu raflar arasına konulmuş oldu. Ta ki, iki üç sene evveline dek. Genel kanı, çocukken etrafımıza anlam veremeyip büyüdükçe bu anlamsızlık bulutunu araladığımız yönündedir. Bu görüşe yüzde yüz karşı olmamakla birlikte ufak bir şerh koymak isterim: çocukken havanın karardığı saatlerde, apartmandaki insanlarla saklambaç oynadığınızda oyunu kazanma hırsıyla karanlık parkın ağaçları içine bir hışımla saklanıverirsiniz. Beklersiniz beklersiniz lakin sizi bulmaya gelen yoktur; üstelik gündüz gönlünüzü ferahlatan bu park, şimdi her bir ağacı, dallarıyla sizi tutmaya çalışan birer canavara dönüşmüştür. Parkın doğusuna düşen girişindeki eski hayrattan damlalar tek tek düşerken sanki batısına düşen çıkışından uzun pelerinli yaratıklar seni almaya geliyor gibi hissedersin; koşmak, hızla kaçmak istersin lakin zihninden kollarına ve bacaklarına şarıl şarıl dökülen şelalenin hayalleri, seni olduğun yere mıh gibi saplar. Her şey bitti derken abilerin gelir, gülerek ve neyden korktuğuna pek akılları yatmamış bir şekilde alıp eve götürürler. Aradan yıllar geçmiştir; büyümüş serpilmiş, genç bir insan olmuşsundur. Arkadaşlarınla macera tutkusuna kapılarak yurttan kaçtığın gecelerin birinde, lahmacun yemiş, votka ya da biranı içmiş ve çakırkeyf şekilde oturmaktasındır. Biraz sonra onlar yurda döner, sen biraz daha oturmak istediğini söyler, ayrılırsınız. Karanlık sokaklarda hür bir şekilde dolaşmanın sıcaklığı damarlarınızda dolanırken esen rüzgarın soğukluğunu duymazsınız bile. Sonra arkanızdan bir nida işitir, gece ilk defa irkilirsiniz ama damarlarınızda hürriyetin sıcaklığı halen yüksektir, gururlu bir tonla cevap verirsiniz, herhalde ya sigara ya da ateş soracaktır, diye düşünerek; doğru tahmin ettiğinizi fark edip, zafer kazanmış komutan edasıyla çakmağı uzatırsınız. Ayakta durmakta zorlanan bir berduştur ki yalpalayıp durduğu için üçüncü denemenizde sigarasını yakarsınız. Bi' sarhoşların bi' de parkta ansızın yanınıza gelen dedelerin sohbetine doyum olmaz, diye düşünüp onunla sokakları arşınlarsınız. Birkaç sokak gittikten sonra karşınıza çıkan sokak lambasının sönmemek için mücadele ettiğini göz ucuyla fark edip kulağınızı berduşa yeniden verdiğinizde, daha sert, kontrollü ve şeytani bir ses işitir, afallarsınız. Sanki bir şeyin sınırını aşmış ve onun dünyasına girdiğiniz için artık onun damarlarında hürriyetin sıcaklığı akmakta, sizinkinde ise mahpushane demirlerinin soğukluğu… Sizi evine götürdüğünde kuracağı sofrayı anlatmaya başlamışken, bunları davet ederek değil emrivakiyle yapmakta olduğunu fark ederek irkilirsiniz. Sokağın doğusundan kırık borulardan damlalar tek tek düşmekte; batısından ise hiç titremeyen işaret parmağının hizasında duran, son yarım saattir başrolüne sizi yerleştirdiği hayallerinin gerçekleşeceği evinin ışığı. Geri dönüp hızla koşar koşar ve koşarsınız. Yurda döndüğünüzde kendinizi yatağa atıp yorganı başınıza çekip öylece durursunuz. Ertesi sabah, prensesi kurtarmış Shrek gibi kasım kasım kasılarak, onların dün gece ne kadar erken gittiğini küçümseyerek diline dolar ve ardından ne kadar büyük bir macerayı kaçırdıklarından bahsedersiniz. Meraklı ve kıskanç bakan gözlere hiç bakmadan, ekmeğinizi kutu bala sokup sokup yerken bir yandan da anlatırsınız sakince; iri mi iri, güçlü mu güçlü deve gibi bir adamla karşılaştığınızı, adamın çok sarhoş olmasına rağmen gayet ayık olduğunu söyleyip, devam edersiniz; elindeki 70'lik votkasını ara ara kafasına diken bu adam size, Hulk olduğunu söylemiştir, ve gerçekten de bu benzetmeye layıktır, boş bulunup evinde işlediği birkaç cinayetten ve tecavüzden bahseder gibi olmuş ama bunları sorduğunuzda telaş ile konuyu değiştirmiştir, ardından da omzunuza kolunu atıp sizi evine götürmek istediğinden bahsettiğini ama sizin bunu istemediğinizi, ardından da aranızda kavganın çıktığını ve bir şekilde ondan kurtularak yurda geri döndüğünüzü ve arkanızdan onun Hulk gibi haykırdığını söyler, hatta o sokağa ilk adımını attığında, o yanıp sönen sokak lambasını ilk gördüğünde bile kulağına derinlerden gelen bir Hulk haykırması olduğunu da ekleyerek çayınızdan birkaç yudum alırsınız zevkle. Hadi canım diyen bir çift göz mutlaka bulunacağı için bu durumlarda, hemen, eğer isterlerse onları bu gece o sokağa götürebileceğinizi onların gözlerinin içine bakarak kendinden emin bir şekilde söylersiniz. Yadigar hocanın bağırması imdatlarına yetişen arkadaşlar önde sen arkada muzafferane bir eda ile okulun yolunu tutarsınız. Bu kadar uzun bir girizgah yaptığım için affola lakin şu noktaya dikkatinizi çekerim: ikinci olayda kişinin karşılaştığı anları ve durumları hem algılayışının hem de bunları sonradan arkadaşlarına anlatışının arketipi çocukken saklambaç oynarken yaşadığı anlardır. İşte, mitolojiler içinden çıktıkları toplumların arketipleridir; işte mitolojiler içinden çıktıkları insanlığın belleğidir. II. Kitabın üzerine eğildiği mitolojik kahramanımız Herkül ya da Romalıların deyişiyle Heracles, tüm dünyada güçlü, kuvvetli olmakla özdeşleşmiştir, dilimize de "Herkül gibi!" tabiriyle bu doğrultuda yerleşmiştir. Ünlü haltercimiz Naim Süleymanoğlu da yabancılar tarafından "Cep Herkül'ü" olarak nitelenerek övülmüştür. Ayrıca ülkemizde üç tane Herkül şehri bulunmaktadır: Marmara Ereğlisi, Karadeniz Ereğlisi ve Konya Ereğlisi. Yine "Etekli, Araklı, Erikli" gibi yer isimlerinin kökenini Herkül'den aldığı iddia edilir. Bunun nedeni kelimenin Türkçe söylenişi kapsamında yaşadığı değişimdir: Heraclia - Erakla - Eregle - Ereğli. Belki kimimizin doğduğu, yaşadığı muhite ismini vermiş bu mitolojik figür kim, gelin daha yakından bakalım. Azra Erhat'ın hazırladığı Mitoloji Sözlüğü'nden şu görsel, ben olaylardan bahsederken kimin kimin neyi olduğunu akılda tutmak için yardımcı olacaktır: hizliresim.com/s608cp8 Yunanlıların Argos'ta yaşayan Danaolar soyundan geldiğine inanılır: Danaos, denizlerin tanrısı Poseidon ile bir peri kızının çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Burada, Yunanlıların denizle olan yakın ilişkisinin, en derin köklerini dahi denizle ilişkilendirerek izah etmeye çalıştıklarına şahit olmaktayız. İlk Argos hükümdarı Abas ise şanı büyük bir komutan olup Truva Savaşı'na da katılacaktır; ayrıca Abantlar boyuna isminin verildiği bilgisinden hareketle günümüzdeki Bolu'daki Abant'ın isminin de kaynağını öğrenmiş oluyoruz. Abas'ın Aglea ile olan evliliğinden Protios ve Akrisious isimlerinde iki erkek çocuğu dünyaya gelir; bunlar büyür, delikanlı olur ve taht için kavga yaparlarken nihayetinde uzlaşıp krallığı bölüşürler. Gel zaman git zaman Arkisious'un bir türlü çocuğu olmaz. Erkek çocuk arzusuyla yanıp tutuşan kral, soluğu kahinde alır. Kehanete göre bir kız çocuğunun olacağı kendisine bildirilince, erkek olmasa da önemli değil diyerek çok sevinen Akrisious'un sevinci, kehanetin devamında doğacak kızının torununun kendisini öldüreceği bilgisiyle yerini kedere ve korkuya bırakır; ve kral ayrılmadan önce kahine, ne yapması gerektiğini de danışır, aldığı yanıt ise acımasız olup, doğacak kızını öldürmesi şeklindedir. Kral ayrılır ve zaman hızla geçer, kız çocuğu dünyaya gelir. Adını Danae koyduğu kızını öldürmeye kıyamayan kral, gümüşten bir kafes içine koyup yerin altına hapseder; kafeste hava alması için bir aralık bırakır ve başına da bir nöbetçi diker. Bir süre sonra bu aralıktan ışık huzmesi olarak giren Zeus, Danae'yi hamile bırakır; zaman geçer ve bir erkek çocuk dünyaya gelir. Öfkeden deliye dönen kral, kızıyla torununu bir seleye koydurtur ve nehre bıraktırır kazaen öldükleri süsü vermek için, çünkü Zeus'un öfkesini üzerine çekmekten korkmaktadır. Seriphos adası yakınlarında balıkçı Diktys bu seleyi bulup onları içinden çıkarır ve yanlarına alır. Gel zaman git zaman, Perseus adı verilen çocuk büyür, delikanlı olur. Seriphos adasının kralı olan, Diktys'in kardeşi Polydektes bir ziyareti esnasında görüp aşık olduğu Danae'ye evlenme teklif etse de gözü oğlundan başkasını görmeyen Danae, bu teklifi reddeder. Polydektes de Perseus'u devre dışı bırakmak için kurnazca bir plan hazırlar; sahte bir evlilik şöleni düzenler. Ve herkes buraya görkemli hediyeler getirecektir. Gururlu Perseus ise mahcup olur bu durum karşısında, kral ona tüm bu para ile alınan hediyelerin, onun Gorgonların en belalısı Medusa'nın başını getirmenin yanında birer hiç kalacağını ifade ederek onu teşvik eder. Perseus da, bir gün Athena Tapınağında Poseidon ile birlikte olup Tanrıça Athena tarafından bedeni pulla kaplanmış, gözlerine bakanı taşa çeviren bir yılana dönüştürülen Medusa'nın peşine düşer. Zorlu mücadelelerden sonra onun kafasını koparıp dönüş yolculuğunda, kuraklık yüzünden öfkeli halkın tanrılara kızını kurban etmesi için zorlanan üzgün bir krala yardım edip, kızı Andromeda'yı çevresinde yaratıkların dolaştığı adadan Medusa'nın kafasını kullanarak kurtarır ve onunla evlenir. hizliresim.com/hdp3lhi Benvenuto Cellini, Piazza della Signoria, 1545-1554 Seriphos'a dönen Perseus kralın zulmune tanıklık eder, öfkelenir ve yine Medusa'nın başını kullanarak onu mağlup eder, halk zalim kraldan kurtulduğu için mutlu olur. Rivayete göre Seriphos adasının bu olay yüzünden aşırı kayalık olduğu söylenir. Diktys'i kral yapan Perseus eşi ile birlikte Argos'a döner. Döndüğünde, sürgün edilmiş Akrisious'tan uzun zamandır haber alınamadığını işitir. Gel zaman git zaman, Larissa kenti kralının geniş katılımlı bir atletizm yarışması düzenlediğini duyar ve ona katılır. Yarışmanın birinde, diski o kadar güçlü ve uzağa atar ki, tribünde Larissa Kralının konuğu olarak oturmakta olan Akrisious'u vurur, Akrisious oracıkta ölür. Sonrasında ise bir süre bunun acısını yaşar, akabinde de Argos'a kral olur. Perseus ile Andromeda'nın üç çocuğu olur: Elektryon, Alkaios ve Sthenelos. Elektryon'un kızı Alkemene ile Alkaios'un oğlu Amphrityon, zorlu bir sürecin sonunda Alkemene'nin merhameti sayesinde evlenirler. Gel zaman git zaman, Baştanrı Zeus, Olimpos'tan bakıp bakıp insanların başlarını sürekli belaya sokmasından dolayı üzülür. Bunu çözmek için onların başına güçlü birini yerleştirmeye karar verir. Bunun için ise Perseus soyundan gelen Alkemene'yi seçer. Bir gece kocası yokken onunla birlikte olur, öyle ki gün uzar uzar ve bir gece üç gün sürer. Bundan dolayı doğacak çocuğu "Üçlü Ayın Oğlu" anlamına gelen "Triseleos" diye de anacaklardır. Aynı gece Alkemene, kocası Amphrityon ile de birlikte olur, ondan da hamile kalır. Zeus boşboğazlık edip Olimpos'taki tanrılarla sohbetlerinde yakında Perseus soyundan doğacak ilk çocuğun Argos'ta hüküm sürecek büyük bir kral olacağını anlatırken, bunu çok kıskanç olan eşi Tanrıça Hera işitir ve hemen Perseus soyundan olan Mykenai kenti kralı Sthenelos'la anlaşır; onun da eşi hamile kalır, bu hamileliği Hera, kısalttırarak yedi ayda çocuğun dünyaya gelmesini sağlarken, öte tarafta Alkemene'nin doğumunu geciktirtirerek on ayda doğumun olmasına neden olur. Sonuçta, yedi ay sonunda dünyaya gelen Eurystheus büyüyünce Argos tahtına geçerken, kuzeni Alkides ise istemeye istemeye onun emrine girmiş olur. Alkides, bir gün çılgınlık geçirir ve ilk karısı Megara'dan olan tüm çocuklarını öldürür; kendini yerlere atar, mahvolur. Theseus onu teskin eder. Soluğu Delphoi'deki Apollon Tapınağı'nda alır, ceza ve bedel ödemek için. Burada, kendisine kuzeninin emrine gireceği, zorlu görevleri yerine getireceği söylenir, ve buna ek olarak bundan sonra kendisini Herkül, yani "Hera'nın Ünü" olarak anması emredilir. Çünkü kıskanç Tanrıça Hera onun yakasını henüz o doğmadan evvel tutmuş ve sonuna kadar onun başına bela açmaya ant içmiştir; Herkül ise bu belalardan kurtularak ün sağlayacaktır. Bu sayede Alkides olur Herkül ve nüfus kimliği de Olimpos Nüfus Memurluğu'ndan Herkül'e takdim edilir: hizliresim.com/f7sb84s Kuzeni Eurystheus bir kral olsa da Herkül'den çok korkmakta, bundan dolayı onu ileride meşhur olacak 12 tane zorlu göreve yollayacaktır. Bunlar sırası ile şu şekildedir: 1.Nemea Arslanı’nın Öldürülmesi 2.Lerna Ejderi’nin Öldürülmesi 3.Tunç ayaklı ve altın boynuzlu Kutsal Keryneia Geyiği’nin yakalanması 4.Erymanthos Dağı’ndaki Yaban Domuzu’nun Getirilmesi 5.Kral Augeias’ın Ahırlarının Temizlenmesi 6.Stymphalos Gölü Kuşlarının Yok edilmeleri 7.Girit Boğası’nın Getirilmesi 8.Diomedes’in Atlarının Getirilmesi 9.Amazon Kraliçesi Hippolyte’nin Kemerinin Getirilmesi 10.Geryoneus’un Sığırlarının Getirilmesi 11.Hesperis’lerin Bahçesinden Altın Elmaların Getirilmesi 12.Kerberos’un Atina’ya Getirilmesi Her biri üzerine sayfalarca analiz yapılabilecek bu maceralardan ben sadece Amazon Kraliçesi Hippolyte'nin Kemerinin Getirilmesi bölümüne biraz eğilecek olursak, Amazonların katı ataerkil bir toplum olan Eski Yunan'ın zihninde derin bir korku uçurumu yaratmış olduğuna şahit olup, Homeros'un, Heisidos'un ya da bir başka Eski Yunan şairinin, oyun yazarının metinlerinde, neden kadınların durumunun olumsuz resmedildiğini anlayabiliriz. Eski Yunan'ın erkeklerinin tüm o haşmeti, ünü, gösterişi ile kadınları ve kadın tanrıçaları geri plana itme, değersizleştirme, yer yer küçük görme eylemlerinin ardında aslında korkunun yattığını ve bir güç mücadelesi olduğunu görebiliriz. Bu güç mücadelesinde ataerkil Yunanlar, kadınlara tabiatları gereği erkeklerden aşağıda oldukları bilincini zihinlerine kazımaya çalışmış gözükmektedir; meyveleri en bereketli olan zafer, savaş meydanlarında kazanılan değil, zihinlerde kazanılan savaşındır. Ayrıca, Amazonlar'ın yanına, bugünkü Terme'ye giderken Herkül ile Theseus arasında geçen şu diyalog da bence mühim: Herkül: “Bizi fark ederlerse saldırırlar. Erkeklerden, hele de kadınlara kötü davranan Yunanlı erkeklerden pek hoşlanmazlar.” Theseus: “Biz kadınlara kötü mü davranıyoruz?” Herkül: “Onların gözünde öyle... Eğer onların şehrine bir gidersen ne demek istediğimi anlarsın.” Theseus'un dilinden "biz kadınlara kötü mü davranıyoruz?" sorusu, binlerce sene sonra bugün bile ülkemizde kimi erkeklerin dilinden aynı şaşkınlık, farkında olmamazlıkla dökülebilmektedir. Son bir yüzyıl içinde insanlık tıb, mimarlık, teknoloji vb. hayatımızı kolaylaştıran, ömrümüzü uzatan pek çok noktada çok hızlı şekilde gelişim göstermiş olsa da, örneğini verdiğimiz olaydan hareketle, toplumsal cinsiyet kalıpları noktasında ya da kadın erkek eşitliği noktasında ilerleme kaydetmiş gözüküyor olsa da, aslında pek çok açıdan epey geridedir. Çünkü zihinlerin değişmesi, şehirlerin değişmesinden her zaman daha zordur. Ve zihinlerin değişimi, farkındalık oluşumu ile başlar. İşte Theseus, kadınlara kötü davrandığının farkında bile olmayan, daha doğru ifadeyle, icra ettiği kötülükleri tabiatın normal seyrine uygun birer eylem gibi gören kişinin arketipi durumundadır. Herkül'ün hayat hikayesinde bir diğer önemli nokta bence, uzun süredir çobanlık yaparak huzurlu ömür sürmekteyken Herkül'e iki kadının gelmesi ve ona iki seçenek sunup, bir seçim yapması gerektiğinin bildirilmesidir. Buna göre, Herkül'ün önünde rahat ve bol kazançlı, tembel yaşanan bir hayat ile bol çalışmayı, erdemi, başarıyı ve sürekli çaba gerektiren tehlikeli bir hayat bulunmaktadır. Bir süre düşünen Herkül'e bir süredir sürdürdüğü çobanlık hayatı çok can sıkıcı gelir. Ardından da tehlikeli hayatı tercih eder ve maceralarına devam eder. Herkül'ün başından geçen bu olay, benim aklıma hemen Akhilleus'un seçimini getirdi: ona, "ya uzun ve sakin bir yaşam ya da kısa ama şöhretli bir yaşam" seçenekleri sunulur ve o da ikincisini seçer. Bu iki önemli figürün seçimlerinden hareketle, Eski Yunan'ın zihninde özgür iradeye bağlı insanın kendi hayatı üzerindeki hakimiyeti ile, Perseus'un dedesini öldüreceği kehanetinin gerçekleşmesi gibi kehanetlerin, yani tanrısal yol haritalarının, ya da kısaca kaderin (moira) hakimiyetinin bitmeyen çatışmasına şahit olmaktayız. Ve bu çatışma 21. yüzyıl insanın zihninde halen devam etmektedir, belki biraz değişiklikle. Herkül ile ilgili bir diğer ve son olarak değineceğim nokta ise, onun tabiatı ile ilgili. Herkül, iyi biridir; insanları doğanın amansız şartlarından ya da yaratıkların (ki bu da aslında Eski Yunan'ın düşmanı gibi gördüğü Doğa'nı yıkıcı kuvvetini simgeselleştirmesidir) hışmından kurtaran bir kahramandır; öyle ki Yunanlılar halen onu ulusal kahramanı olarak görürler. Ancak Herkül, saf iyi bir karakter değildir; bir kere kahraman olmayı tercih etmemiş bir kahraman olarak aslında bir mahkumdur; günümüzde her birimizin ya mesleki ya ailevi ya da başka bir tercihimiz dışı gelişmiş bir etken sebebiyle birer mahkum oluşumuz gibi. Bununla birlikte, onun maceralarına baktığımızda ya bir arkadaşının ya da bir tanrının/tanrıçanın yardımı sayesinde başarıya ulaştığına şahit oluruz. Bu noktada hemen belirtmeliyim ki, bu özellikten ötürü Herkül, kendisini pek sevmediğim modern mitsel bir figür olan Harry Potter ile benzerlik göstermektedir. Ama Harry Potter saf iyi bir karakter olmaya çok yakın olduğu için de Herkül ile ayrılıyorlar; çünkü Herkül'ün tabiatının bir yönünde son derece büyük bir öfke, kin ve yıkıcılık bulunmaktadır. Öyle ki, ilk eşi Megara'dan doğma çocuklarının hepsini bir çılgınlık nöbetinde katletmiştir. Benzer vahşete defalarca yol açan Herkül'ün bence, en zorlu görevi de tam olarak karakteristik bu özelliğidir; her birimizde var olan bu yıkıcılıktır ki, son derece iyi eğitim almış, ahlaklı, kimseye bir zararı dokunmamış, yardımsever bir insanı bir gün haberlerde büyük bir vahşetin baş aktörü olarak görmemize neden olur; ve dostlarım, hepinizin içinde bu yıkıcılık bulunmaktadır, sadece şartlar onun ortaya çıkması için henüz olgunlaşmamıştır ama zaman zaman onun dalgalarını zihninizde hissedebilirsiniz, eminim ki hissediyorsunuz lakin korkunuza kulak vermiyor ya da bir an verip, irkilip onu yok sayıyorsunuz. Onu yok saymaktan vazgeçin, var olduğunu bilin; çünkü bilinenle mücadele edilir, bilinmeze bırakılmak ise onu güçlendirir. Benden söylemesi. Yorgun Herkül Heykeli: hizliresim.com/iurr0mt Keyifli okumalar
Herkül
HerkülÇetin Umut · Anonim · 201154 okunma
··
3.141 görüntüleme
Mustafa A. okurunun profil resmi
Ne âlâ bir inceleme. Ellerine sağlık.;)
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim abi, mutlu oldum :)
Faljeska okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık öncelikle bir kitap kadar değerli ve ayrıntılı bir inceleme olmuş. Son beş gündür Yunan mitolojisiyle o kadar haşır neşir oldum ki..İnceleme de iyice pekiştirdi.Son olarak şu Zeus'u da hiç sevemedim her taşın altından o çıkıyor :D
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Bir kere içine girdikten sonra insanın içinden çıkmasının zor olduğu bir alan mitoloji, beğenmenize ve faydalı olmasına sevindim. :) Zeus'a nötrüm ben.
Seçil Yardım Örengül okurunun profil resmi
Nitelikli ve derin bir inceleme olmuş. Emeğinize sağlık. Bunu söyleyip gitmek için gelmedim ama. Bir şey daha söylemem gerek. Yazmam mı demeliydim.... İncelemenizde yaptığınız hikayeleştirilmiş girişiniz var ya, tam bir öykü etkinlik çalışması gibiydi. Aynı kalemden çıktığı yer yer belliyken (Erhan Bey'in Kasım Ayı Hikaye Etkinliğindeki hikayenizden bahsediyorum), anlatım bakımından farklı kalemlerden çıkmış gibi his veriyor. Bu durum beni biraz düşünmeye şevk etti. Neden bazı zamanlarda yazılarımız akıp giderken bazılarında sıkıntı oluyor. Örneğin şu an size yazmakta olduğum şu üç satırı yazarken oldukça zorlanıyor, kelimeleri seçemiyorum. Hatta çoğu yerde doğru kelime ne olmalı diye düşünüp duruyorum. Bu da yazdıklarıma kesinlikle yansıyor diye düşünüyorum. Bunun sebebini bulduğumda belki daha iyi yazabilirim. Tekrar emeğinize sağlık.
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. :) Konu, kişinin ruh durumu benim bu konuda aklıma ilk gelen etmenler oldu. Tabi üzerine düşünecek olursak daha çok etken de çıkabilir.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.