Gönderi

360 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
İşte Tanrılar sadece bir yazarın değil aynı zamanda bir biyokimyagerin kitabı. Bundandır ki Asimov kitaplarında türettiği evren ve ırkların ayrıntılarını (neredeyse) hiç soru işareti bırakmadan sunuyor. Okumaya başlarken bile bizi farklılıkla karşılıyor kitap. Birinci değil altıncı bölümle bakışıyoruz. Neden mi? Önemsiz, okumaya devam edin.   Doktora tezini yeni bitirmiş Frederick Hallam, masasında kullanılmamak üzere bekleyen ve içerisinde Tungsten metali bulunan şişenin kurcalandığını fark eder ve bunu yapan kişiyi araştırmaya başlar. Mesai arkadaşları onun ithamlarını umursamazlar, fakat Hallam ısrarcıdır ve şişenin içerisindeki madenin biri tarafından değiştirildiğini iddia eder. Bunun üzerine şişedeki madde analiz için laboratuvara gönderilir ve çıkan sonuçlar tungstenin evrenimizin fizik yasalarına aykırı bir madde ile değiştirildiğini göstermektedir. Çünkü bulundurduğu proton ve nötron sayısı onun inanılmaz düzeyde düzensiz, dengesiz ve radyoaktif olmasını gerektirmektedir. Bu sonuçlar büyük bir devrim yaratır. Çünkü bir gün önceye kadar içinde tungsten olan şişede, şimdi evrenin hiçbir yerinde bulunmaması gereken bir madde vardır. Analizler tekrarlanır ve gittikçe artan radyoaktivite düzeyi keşfedilir. Analizdeki sonuçlardan biri bu maddenin nötron sayısının plütonyum ile aynı olduğunu göstermesi ile Hallam bu maddeye Plütonyum-186 adını verir. Sorun bu maddenin oraya nasıl ulaştığının yanıtındadır.   Yanıtsa Hallam'a göre iki farklı evren arasındaki geçiş sonucunda maddenin taşınmasıdır. Bizim evrenimizin fizik yasalarına göre Plütonyum-186 yavaş yavaş bozunmakta her geçen saniye daha da radyoaktif olmaktadır. Peki ya diğer evrende işler nasıl ilerlemekte? Bu geçiş bize ne kazandırabilir? Tabii ki sonsuz enerji, hem de her iki evren için sonsuz enerji.   İki evren arasında bir Elektron Pompası (diğer evrende buna Pozitron -elektronun anti parçacıklarından + yüklü olanı- Pompası diyorlar) üreterek sınırsız enerji akışı sağlamaya başlarlar ve Hallam bu buluş sayesinde Nobel ödülü alır.   İşler sonsuza dek iyi gitmeyecektir. Çünkü yayılan enerji bizim evrenimizde öyle büyük bir düzeydedir ki güneşin patlamasına ve var olan tüm canlılığın yok olmasına neden olacaktır. Diğer evrende ise tam tersi şekilde soğuma meydana gelecektir, güneş sönme tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır. Patlama kadar tehlikeli olmasa da her iki evrenin sınırsız enerji için birbirine ihtiyacı vardır. Bu tek gerçektir.   Kimse bu gerçeğin erken gerçekleşme ihtimalini sorgulamaz, herkes halinden memnundur. Ama elbette bir istisna daima vardır. Fizikçi Peter Lamont, bilimsel kariyerini yok etme hatta belki de dünyadan sınır dışı edilme pahasına da olsa Elektron Pompasının gerçek yüzünü göstermeye kararlıdır. Elindeki verilerle diğer evrendeki kişilerle iletişim kurmaya, haklılığını kanıtlamaya çalışır.   İşin aslı onun gibi düşünen birisi diğer evrenden mesajlar göndermektedir. Bir şekilde dilimizi çözümleyip Pompanın tehlikeli olduğunu kapatılması gerektiğini söylemektedir. Ancak onlar da aynı sorundan muzdariptir. Pompayı her iki taraf da kapatmak istememektedir.    İkinci bölümde bizi diğer evrendeki karakterler ve onların düzeni ile tanıştırıyor Asimov. Paralel evrendeki enerji aktarımı yaptığımız bu ırk iki türden oluşuyor; Yumuşaklar ve Sertler. İsimlerini formlarından alan (Yumuşakların atomları arasındaki boşluk öyle fazladır ki saydam gibilerdir. Sertlerde ise durum tam tersi) bu türler, toplumsal yapı olarak da farklı katmanları temsil etmektedirler. Bahsettiğim gibi bir hiyerarli söz konusu. Sertler, bilgelikleri, baskınlıkları ve düzen sağlayıcılıklarıyla düzenin tepesinde kural koyucu durumdadırlar. Bunun yanı sıra kendi içlerinde üç cinse ayrılıryorlar: sağ, sol ve orta. Sağ cins, erkeksi ve gelişkin aile duygularına sahipken (sürekli bebek istiyorlar, erime ile en iyi gen kombinasyonuna sahip bebeği üretmek ve bunun sert olmasını istiyorlar) sol cinste mantık baskındır. Orta cins ise adından anlaşılabileceği üzere iki cinsi bir araya getirme görevini üslenen çocuksu, heyecanlı ve duygusal canlılardır. Bu üç cins, Sertler’in yönlendirme ve ayarlamalarıyla aile olmak üzere birleşiyorlar. Ailelerine bağlı kalmak ve kurallara uymak kısacası sorgulamadan erimek zorundadırlar. Cinslerin ortaklaşa gerçekleştirdikleri cinsel ilişkiye de “erime” deniyor. Cinsler arası uyum ne kadar yüksek olursa, ne kadar istekli erirlerse alınan haz ve üreme kabiliyeti de o denli artmaktadır. Birbirleri arasında gerçekleşen birleşme daha çok beslenme gibi.   Paralel evrendeki kahramanların isimleri, Rusça’daki (Asimov'un Rus olmasına bağlıyorum) bir (odin), iki (dva), üç (tri) isimlerinden türetilmiş olmalı. Dua bir duygusal olmasına rağmen mantıksal birisi kadar zeki. Tritt ile yaptığı konuşmalarda Pozitron pompası hakkında bilgi edinmeye başlar ve gün geçtikçe tehlike altında olduklarını fark eder. Peter ile iletişim kurmaya ve evrenlerini kurtarmaya çalışır ancak Sert insanlar onun bu işi ilerletmesine engel olur. Dua ve arkadaşları Odeen ile Tritt'i sonsuza dek yok eder. Eh kendi yok ediş stilleri bizimkinden çok daha farklı. Anlatmaya çalışsam yakınından bile geçemem Asimov'un.   Şimdiye dek asi ruhlu iki kişi için iki farklı bölümü çok kısaca özetlemiş oldum. Son bölümde son asi ruhlu kişi Selene. Bu sefer Ay kolonisiyle ve Dünya'dan gelmiş bir Dünyalı ile karşılaşıyoruz. Ay üzerinde kurulmuş olan toplum zamanla Dünya’dan farklılaşıp çıplaklığı umursamayan, yaş ve görünüş kavramını tamamen değiştirmiş bir seviyeye ulaşmıştır. Ay kolonisi var olmak için ve gelişmek için çok sınırlı bir alanda ilerlemek zorunda kalmış ve elbette bundan rahatsız olan bir güruh da var: Barron. Dünyadan tamamen uzaklaşmak artık bir uydu değil bağımsız bir gezegen olmak istemektedir. Fizikçi bir Dünyalı'nın Ay'a gelmesi onu umutlandırır. Turist rehberi olan ve aynı zamanda seks arkadaşı olan Selene'yi Dünyalı ile takılması için zorlar. Başta Selene bu durumu zoraki ilerletse de zamanla Dünyalı'nın Elektron Pompası için öne sürdüğü fikirlere ve onun kendisine kapılır. Fizikçi olmamasına rağmen Sezgisel olması onu fizik problemlerinin çözümü konusunda bir başlangıç yapar. Başımız sıkışınca deriz ya: "Başlangıcını bilsem devamı gelecek." Selene o başlangıcın ta kendisidir. Tüm zorluklara, engellere, Nobel ödüllü ve inatçı iki fizikçiye rağmen Dünyalı ile Selene bir çözüm yolu bulur. Planları, Ay'a Dünya'da yer alan Elektron Pompasından uzakta başka bir enerji pompası üretmek ve bu pompa sayesinde boştaki enerjiyi emip aynı zamanda ay için kullanmaktır.   İlk bölüm bizim kendi dünyamızı anlatırken diğer iki bölüm Asimov tarafından kafamızı çalıştırıp hayal gücümüzü kullanmamızı gerektiriyor. Tanıklık ettiğimiz beslenme, cinsellik, gündelik yaşam, ebeveyn olma düzenini bambaşka şekillerde bize sunuyor ve inandırıcılık seviyesi öyle yüksek ki ikinci cümleden çok normalmiş gibi karakterleri izliyoruz.   Bilimsel kavramları kendi alanı da olması nedeniyle açıklayıcı ve net bir şekilde aktaran Asimov yine "Bu adam yazıyor ya." dedirtti bana. Birkaç sene sonra yeniden, daha sonra yeniden ve defalarca okusam yine aynı etkiyi hissedermişim gibi geliyor. Yine inanırım Asimov'a ve kitabın son sayfasını çevirene dek üç evren arasında zaman yolcusuymuşçasına gezerim.
İşte Tanrılar
İşte TanrılarIsaac Asimov · İthaki Yayınları · 2021672 okunma
·
206 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.