"Duvarın ardında hayat var."Lou Andreas-Salomé den okuduğum ilk eser Ruth.. Eserin içeriğine salt öğrenci öğretmen ilişki olarak yaklaşmak yanlış olur zannımca..
Ruth hayâl gücü derin bir karakter ve yaşıttaşlarından farklı özelliklere sahip..
Küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş, amcasının ve mükemmelliyetcilik abidesi yengesinin denetiminde yaşamış iç dünyasını açmamış, hayal dünyasında yaşayan özgür ruhlu bir çocuk..
"Oyun oynarken aynı zamanda yaşıyoruz da.
Aslında çok da eğlenceli. Sanki insan iki misli yaşıyormuş gibi: Bir evde ve okulda, bir de her şeyin tam hayal ettiği gibi olduğu başka bir yerde. .."
"Hikayeler yokluktandı sadece. Düş ürünleriydi onlar."
"Ne kadar güzel hikayeler düşünsem de, içlerinde ne kadar çok insanla düşünsem de, ben hep yalnız kalıyordum. İnsanlar selam veriyor ve yürüyüp gidiyorlardı."
"Hayal kurmanın bize ne yararı var? Sadece kilit altında tutulduğumuz için eğlendiriyor bu hayaller bizi!"
"..tüm dünyayı dolaştı, ama bulduğu hep kaos oldu. Bir de bunun ortasında, eğer isterse her şeye ruh verebilecek olan yegane kişiyi, ki onu hayal etmesi için düş gücü ve gerçekliğin iç içe geçmesi gerekiyordu."
Yazdığı kompozisyonlar ve arkadaşları arasındaki sohbet öğretmeni Erik' in dikkatini çeker. İdealist bir öğretmen ve eğitmen olan Erik eşinin yatağa bağımlı rahatsızlığından dolayı pek çok ideallerinden vazgeçmek zorunda kalır. Kendi gercekleştiremediği idealleri için kayıtsız şartsız itaat şartıyla Ruth un eğitimi ile ilgilenir. Ruth için " Benim ustalık eserim." diyecek kadar. Aralarında klasik öğretmen öğrenci ilişkisinden farklı bir bağ oluşur.Kendini hiçbir yere ait hissetmeyen Ruht için Erik ve ailesi asla sahip olmadığı bir aile gibidir. Erik de baba , Klara-Bel de anne ve Jonas da kardeş bağı hisseder. Ancak madalyonun diğer tarafında durum farklıdır...
Eserin içeriği hakkında antipati oluşturacak cümleler sarfetmek esere haksızlık olur. Ruht sonuç olarak Erik ile aralarında oluşan bağın ayrımına varmış kendini Erik in çocuğu olarak varsaymıştır.
"Sizi terk etmiyorum. Gidiyorum ve çocuğunuz olarak kalıyorum."
Önyargısız edebiyat eseri olarak okunmalıdır.
Yazarın hayatında feminist hareketlerde öncülük yaptığını ya da hayatında feminist izler taşıdığını biliyoruz. Eserinde de bu izleri görmek mümkün. Bu eserde dört kadın karekter var. Dört kadın karekterden de kadın hareketleri konusunda kendinize göre çıkarımda bulunabilirsiniz.
Klara-Bel ve Ruht benim için özel karekterlerdi.
Eserde yazarın edebi dilini akıcı ve hatta yer yer şiirsel buldum. Mevsim tasvirleri, zamanın akışını anlattığı cümleler şiir gibiydi.
Derinlemesine olmasa da psikolojik unsurlar mevcuttu.
Bu incelemeyi şiirsel birkaç anlatımla bitirmek istiyorum.
Erik
"Uzun, çok uzun bir yolculuk oldu. Bütün bu zaman boyunca seni hiç görmedim, bulunduğun yere hiç bakmadım: Seni unuttum.
Rastlantısal olarak değil, kasıtsız olarak değil, anın sarhoşluğuna kapılarak da değil. Aksine, bilerek ve isteyerek.
Tüm duyularım ve düşüncelerim ile karşımda görmek, kavramak istediğim, nüfuz etmek istediğim tek bir şey vardı;
örtülü duran bir geleceğe bakmak ve içini görmek istedim.
Engelleyen ve bağlayan her şeyi göz ardı ederek. Her şeyi ardında bırakmış ve bir dilenci veya bir kral gibi duran biriymişçesine ellerimi mutluluğuma doğru uzatmak istedim.
Sonra gündelik hayatın sorunlarına ve taleplerine, görevlerine ve bağlarına geri dönme zamanı geldi, fakat sadece yüzleşmek için. Sana geri dönme zamanı geldi, ama sadece mücadele için. Mutluluğum uğruna mücadele etmek için."
Sevmişti:
.: Sadece duyguların sahip olma hırsıyla değil, tesadüfen adına "evlilik" denen uçucu bir sevgi sözleşmesiyle de değil; hiçbir rahibin, hiçbir devlet kurumunun onayına gereksinimi olmayan, kendi bilinçli isteminin mühürlediği gerçek bir sevgi bağıyla. .. sadece bir görev bilinciyle değil, mutluluk bilinciyle her şeyi ifade edebilmek üzere. Ne yatağa bağlanması, ne yaşlanma, ne düş kırıklıkları ne de şeytana uyma hevesleri bunda en küçük bir şeyi bile değiştirememişti.
Klara-Bel Dua..
Sana inanıyorum, Tanrım, inançsızlığımda yardım et bana."'
Seni yorumlayan
Rahipler neredeler?
Bu yeryüzünde
Bilmeceye dönüşür insan.
Gizem - yaşam,
Gizem - ölüm,
Merhametli bir Tanrı
Vaat etmiyor Yaratılış.
Sen doğanın ortasındasın yalnızca,
Ve sana iyi mi davrandığı,
Zarar mı verdiği hiç fark etmez onun için.
Yine de benim de yüreğimde
Kuşku yuvalanıyor ,
Sana Rabbim, inanıyorum
Bilmeden de olsa.
Yarattıkların sevgini
Ortaya koyduğundan değil,
Hayır , hayır!
Sadece her şeye rağmen
Kuşku dağılıp gittiği için!
Bütün bilmecelere rağmen,
Bütün sıkıntılara rağmen,
Bütün korkuya ve yozlaşmaya, Bütün acılara ve ölüme rağmen!
Kaderin karşısında
Tükeniyorum ölesiye.
Umudum hüzünde,
Hüznümse umut etmek.
İstiyorum - inanmak istiyorum, Hayatın içinde
Elini pekala hissettiğime,
Sadece bunu fark etmediğime;
İnanmak istiyorum kilisenin
Ve rahiplerin bana öğrettiğine:
Bu yeryüzünde kimsenin
Seni boşu boşuna aramadığına
Ruth ..
Görünüşte başı dik geldim, ama beni sürükleyen yalnızlıktı sadece,
sessizce yanına diz çöktüm
ve istemedim hiçbir şeyi birazcık sevgiden başka..
Uçabilse bir sığınak bulabilecek henüz kanatlanmamış korku içindeki yavru kuş gibi,
zavallı bir çocuk gibi,
kaçarak vardım ancak senin ellerine.
O derin çocuk azabından
bir an olsun kurtulmaktan başka,
o çocuk yüreğini bir kez olsun sıcak bir ilgiyle hafifletmekten başka.
Ve kısa bir süre için kendimi tekrar
bir çocuk gibi hissetmekten başka,
uzaktan, son derece ürkekçe de olsa
aranızda bir parça şefkati paylaşmaktan başka.
Ta ki etrafımızda tüm alem batana
ve sadece senin sınırsız şükranından
başka bir şey kalmayana kadar ,
bir de sınırsız bir sevgi yalnızca.
Önyargısız okunması dileklerimle..
İyi okumalar dilerim.