Hayatı yaşamaya korkmayın!"Hayatın ne içindeyim ne dışında...
Sadece yanında yürüyen bir gölgeyim"
İncelememe başlarken kendime ait bir kaç mısrayla başlamak istedim. Kitabı bitirdikten sonra yıllar yıllar önce yazmış olduğum bir mısra aklımda canlandı. Hayır bu tesadüfi değildi Oblomovluk kavramını henüz bilmezken birebir onun yaşamına benzeyen cümleler kullanmam hayatımızın bir noktasında "Oblomovluk" imgesini içimizde ne kadar yansıttığımızı bize gösteriyordu. Her birimiz bazen hayata geç kalırız, başlamak istemeyiz, erteleriz ne kadar ertelersek hayatın içinden o kadar soğur ve birşeylerden elimizi eteğimizi çekmek isteriz. Tıpkı Oblomov' da olduğu gibi...Bu belki de korkudur. İçimizde süregelen bir korku.Açılmaz sandıklara sakladığımız, yüzleşmekten korktuğumuz,acabaları keşkeleri içimizde barındırdığımız bir korku...Oblomov'u yüzeysel olarak düşününce onun bir tembel olduğunu söyleyebilirsiniz belki ama işin detaylıca içine girdiğinde daha detaylı bir karakter analiz edildiğinde aslında hiç de öyle olmadığı anlaşılıyor. Ben Oblomov'u okurken en çok onun içinin tembelliği ile değil korkusuyla yüzleştim, sorumluluktan kaçan sorumluluk almaya korkan yüzünü gördüm. Hayatı boyunca herşeyi onun yerine yapmaya hazır insanlar bulunmuş böyle yetişmiş böyle öğrenmiş. Kendi çorabını dahi giyemeyecek kadar sorumluluğu olmayan bir birey kendisi. Ama onu suçlamak ne derece doğru ki hayatı en baştan altın tepsiyle ona bu şekilde sunulmuş. Bir süre sonra bu çıkmaza o denli sürüklenmiş ki artık yaşama sorumluluğunu bile alamaz olmuş. Aşk gibi güzel bir duygu bile onun içindeki yaşama arzusunu körükleyememiş, kısa süreli körüklese de saman alevi gibi çarçabuk yanıp sönmüş. Zaten benim şahsi görüşüm şudur ki insanlar birileri veya birşeyler için yapıyorsa yaptıklarını o olgular hayatından çıktığında çöküşü çok çabuk oluyor. Demem odur ki ne yapıyorsanız hayatta kendiniz için yapın. Sorumluluk almaktan korkmayın, hayatınızı yaşamaktan korkmayın. Hayatı yaşamaya geç kalmış olabilirsiniz ya da neresinden başlayacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. Ama bunlar yaşama sevincinize, hayatı anlamlı kılmanıza engel olmasın.
İlk başta kendinizi severek başlamayı deneyin sonra çevrenizi.Mutlu olmak ve mutlu etmek bizim elimizde. Ştolts gibi düşünceli arkadaşlar çevrenizde biriktirin. Size mutluluk katan insanları çevrenizden eksik etmeyin.
Üzmemek için çok denemiş de her defasında üzülmüş gibi, bulunmak ister gibi saklanmış da her defasında hiç bulunamamış gibi yormuşum yaşama hevesimi... Oysa çabasız samimiyetin iyiliği, gönlünü hoş etmeye çalışan bir iki kişinin saf güzelliği çekidüzen veriyormuş insana. O bir iki kişiyi bulursanız hayatınızdan eksik etmeyin sahip çıkın onlara...
Keyifli okumalar...