Foucault’ya göre, Blanchot “belki de bu düşünceye bir diğer tanık olmanın ötesindedir”. Çünkü, kendisinden öncekiler dışarıda olma düşüncesini - kendi bildikleri yollardan - dili kutsal ve insana özgü bilinçlilikteki köklerinden ayırarak ifade ederlerken, Blanchot kendi metinlerinden o derecede sıyrılmaktadır ki “bizler açısından o, düşüncenin ta kendisi, onun gerçek, mutlak derecede uzak, belli belirsiz, görünmez varlığı, onun kaçınılmaz kaderi, onun kaçınılmaz yasaları, onun sakin, sonsuz, ölçülü gücü”dür.